Londra'da Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül Mandarin Oteli'nde kaldılar. Taylandlılara ait otel, Victoria stili muhteşem tarihi bir bina... Londra'nın en popüler semti Knightsbridge'de yer alıyor.
Arkasında ünlü Hyde Park, önünde ise ünlü markaların dizildiği Brompton Street. Nicole Farhi ve Harrod's mağazası bu caddede bulunuyor.
Vakit buldukça Londra'daki arkadaşım Muhlis Arvas'la o caddeyi dolaştım. Mandarin Oteli gibi tarihi bir binanın yanında modern mimariyle yapılmış yeni bir bina dikkatimi çekti.
Hem modern, hem de tarihi yapıya uyumlu. Bina dikkatimi çekti, ama beni asıl şaşırtan arkadaşım Arvas'ın anlattıklarıydı.
Katar Invest'in yaptığı bu binadaki bir penthouse (çatı katı) daire ne kadar biliyor musunuz?
Tam 65 milyon pound...
Dolarla yaklaşık 110 milyon dolar... Türk lirasıyla hesabını siz yapın. Peki, bu paralar neden Londra'ya cömertçe akıyor?
Arkadaşım Muhlis Arvas üç özellik sıralıyor: "Şehrin kimliğinin korunması, hukuki güvence ve özgürlük..."
Ama şunu da ekliyor: "Herkes bu şehirdeki yatırımdan ve parasından emin çünkü hukuk burada ideolojik davranmıyor. Tarih bilinci, hukukun üstünlüğü ve gerçek demokrasi bir arada olunca herkes hem kendisini hem de malını güvencede hissediyor. İşin sırrı bu..." Bu gerçek bana Türkiye'de yabancıların mülk alması konusunda yapılan yaygarayı hatırlattı. Ya siyasi kampanya yapıldı ya da davalar açılarak yabancılar kaçırıldı. Bu tespit, dönüş yolunda uçakta konuştuğumuz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şu sözleriyle örtüşüyor:
"Türkiye demokrasisinin böyle yükselmesi, taşını, mülkünü, şirketlerinin değerini yükseltiyor. Bugün hangi şirket satışa çıksa patronlar ummadığı paralarla karşılaşır. Bu durduk yerde olmadı."