KCK davasında aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu 1700 kişi yargılanıyor. Bu davaya iki farklı bakış var; PKK-BDP hattının başını çektiği içinde Kürt demokrat ve dindar siyasetçilerin de yer aldığı kesim, KCK'ya, sivil siyasete geçiş çabası olarak bakıyor. Karşı görüş ise KCK'yı, silahlı örgüt PKK'nın şehir versiyonu olarak niteliyor ve silah desteğiyle sivil siyaset yapmakla suçluyor. Davanın açılma nedeni de bu...
Bu dava sürerken, Türkiye bir başka şey daha yaşıyor; yaklaşık 30 yıllık bir iç çatışmadan, çatışmasız bir döneme geçmeyi deniyor. Daha önceki girişimlerin hepsi sabote edildiği için ortada yaşanmış bir tecrübe de yok. IRA ve ETA örnekleriyle benzerlikler de var farklılıkları da. Farklılıkların başında da sivil siyasetin gücü geliyor. Hem İngiltere'de hem de İspanya'da sivil siyaset bize göre çok daha güçlü durumda.
Diyarbakır'da KCK davasının başlamasını beklerken Ahmet Türk'le konuştum. Ve KCK'ya yönelik eleştirileri hatırlatıp sordum: "KCK'nın elindeki fırsatı iyi değerlendiremediği ve silah desteğiyle sivil siyaset yaptığı ileri sürülüyor? Ne dersiniz?"
Türk'ün cevabı ilginçti:
"Herkes hata yapabilir. Bizim gibi sorunların yaşandığı ülkelere bakın, hepsinde sivil örgütlenme önce başlıyor sonra silahlı örgütler ortayı çıkıyor. Oralarda güçlü bir sivil siyaset geleneği var. Biz de tam tersi. Bu nedenle sivil siyaset güçlü değil. Sıkıntıların nedeni bu."
Gerçekten de Kuzey İrlanda'ya bakıldığında siyasi parti olarak Sinn Feinn 1905'te, silahlı örgüt IRA ise 1969'da kuruldu.
Kürt hareketinde ise önce silahlı örgüt ardından siyasi partiler devreye girdi. Bu bir anlamda Türkiye'nin kuruluşuna da benziyor. Ordunun kurduğu bir cumhuriyet olduğu için hâlâ askeri vesayet rejimi etkinliğini sürdürüyor...
KCK meselesine bu açıdan bakınca yaşanan sancıların nedeni daha iyi anlaşılıyor. Silahlı mücadeleden gelenlerin sivil siyasete adapte olmaları kolay değil. Derin çelişkiler yaşanıyor. Aynı şekilde eli silahlılar dağdan indirilmeye çalışılırken, seçilmiş belediye başkanları, meclis üyeleri "terör örgütüne yardım" suçundan içeri atılıyor.
Hatip Dicle tam da bu nedenle KCK yargılamasındaki ilk konuşmasında şöyle diyordu:
"Silahlı moddan sivil moda geçildiği bir dönemde sizin karşınızdayız. Bu musibetten bir hayır çıksın diye bekliyorum."
"Bu musibetten bir hayır çıkması" için siyasi iktidarın da, silahlı gücü arkasına alarak "sivil" siyaset yapan KCK aklının da yaptıklarını gözden geçirmesi gerekiyor. Belki o zaman gerçek sivil dil devreye girer.