Günlerdir iki gazetede son yılların belki de en sarsıcı haberleri yayınlandı. Ama ne yazık ki ne ilgililerinden ne de siyasetten bir ses çıktı.
Sanki olup bitenler Türkiye'de değil de, başka uzak bir ülkede yaşandı.Ya da tam anlamıyla bir "suçüstü" söz konusu... Bu derin sessizliği başka türlü açıklamak mümkün değil. Peki, neydi bu haberler?
Önce Bugün gazetesinin gündeme getirdiği haberi anlatalım. Gazete, üç yıl önce yani 2007'de MİT'in telefonlarını dinleyerek bir pilot üsteğmenin bir pilot yarbayı arayıp şöyle dediğini yazdı:
"Heronlar PKK'lıların yerini belirledi, çok fazla zayiat veriyoruz, Heron'u düşürün"...
Habere göre, MİT, kaydettiği bu seslerin gereğinin yapılması için durumu Genelkurmay'a da bildirdi.
Aradan üç yıl geçti. Hâlâ gerçeğin ne olduğunu söyleyecek tek bir yetkili yok ortada.Bu olay önemli çünkü o konuşmalardan 11 gün sonra kamuoyunda çok tartışılan ve 13 askerin şehit düştüğü Dağlıca baskını gerçekleşti. Hepimiz şu soruların cevabını bekliyoruz: Üsteğmen kimi kurtarmak için kendi uçağının düşürülmesini istedi?
O dönemde sert açıklamalar yapan Genelkurmay Başkanı, bu konuşmaların üzerine neden gitmedi?
Bu olayın sarsıntısı sürerken, bu kez Taraf gazetesi çok daha çarpıcı ve dehşet verici iki gerçeği gündeme taşıdı. Biri 19 Haziran 2010'da gerçekleşen, Şemdinli Gediktepe'de 11 askerin şehit edildiği baskınla ilgiliydi. Biliyorsunuz o saldırı sonrası gereksiz bir biçimde "çömeldin çömelmedin" tartışmaları yapılmıştı.
Şimdi gelin o saldırıdan 30 saat önceye gidelim.
Şemdinli Terörle Mücadele Büro Amiri Başkomiser Ahmet Yiyenoğlu, Jandarma'ya gönderdiği faksta Gediktepe'ye yapılacak PKK baskınının saatini bile bildiriyor. Peki, ne oluyor?
Hiçbir şey... Saldırı bu uyarıya rağmen gerçekleşiyor ve 11 asker şehit oluyor.
İnsan inanamıyor. Zaman zaman "komplo" denilen şeylerin gerçek çıkması insanı dehşete düşürüyor.
Düşürüyor çünkü normal demokrasilerde böyle bir skandal ortaya çıksa yer yerinden oynar.
Bizde ise tam tersi derin bir sessizlik var.
Daha ilginci, istifa etmesi gereken sorumlular Yüksek Askeri Şûra'dan terfi bekliyor.
Gelelim ikinci olaya...
Merkez medya görmezlikten geldi ama izleyenlerin dehşete düştüğü görüntüler, bu kez Çukurca Hantepe saldırısıyla ilgili...
Hantepe'ye yapılan PKK saldırısında 7 asker yaşamını yitirmişti. Her zamanki gibi şehitlere törenler düzenlenmiş, konuşmalarda terör kınanmıştı.
Bu kanlı saldırıdan bir süre sonra Taraf gazetesi o saldırının görüntülerini yayınladı. Meğer o saldırıyı Heronlar baştan sona görüntülemiş... İzleyince, "Bu kadar da olmaz..." diye düşünüyorsunuz ama ne yazık ki "bu kadar" olmuş...
PKK'lıların nasıl girdiği, nasıl hareket ettiği ve saldırıyı nasıl gerçekleştirdiği kare kare izleniyor. Üzerlerinden helikopterler geçip gidiyor, tık yok.
Görüntüler gerçek ve dehşet verici. Ama asıl dehşet verici olan, şimdi bizim izleyip ürktüğümüz o görüntüleri Genelkurmay dahil 30 birimin canlı izlemesi... Orgeneral Büyükanıt haklı; "BBG evi gibi izlemişler..."
İnanılır gibi değil ama böyle...
İyi de neden bir şey yapmamışlar? İşte bugün Türkiye toplumunun cevabını aradığı soru bu... Bu soruya kim cevap verecek merak ediyorum.
Yüksek Askeri Şûra toplantısında terfi olup olmamayı "ölüm kalım" meselesi yapanlar ne yazık ki bu soruları duymazlıktan geliyor.
İlk kez yüreği yanan ve evine ateş düşen insanlar gelip Genelkurmay'ın kapısına dayandı. Toplum, ne olup bittiğini bilmek istiyor. Benim dikkatimi çekense siyasi partilerin suskunluğu... Siyasi partilerimiz neden suskun?
Hadi iktidar yaşadığı kuşatmayı aşmak için bu tür olayları görmezlikten geliyor, peki muhalefet neden harekete geçmiyor? Özellikle "sosyal demokrat" olduğunu söyleyen CHP'liler, bu görüntüler sizi rahatsız etmiyor mu? Bu iddialar size bir şey hatırlatmıyor mu?
Geç kalınmış 27 Nisan e-muhtırasını gündeme taşıyıp, Ergenekon'a selam göndereceğinize, gençlerin ölmesine "dur" diyebilecek bu görüntülerin hesabını neden sormuyorsunuz?
