CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kaset olayı Ankara'ya bomba gibi düştü. O saatte Meclis'te anayasa paketi oylaması sürüyordu ve bir anda gazeteciler arasında bir fısıldaşma başladı.
Duyduğumda inanamadım. Bu, siyasete büyük bir komplo diye düşündüm. Amaçları da oylamanın son gününde Meclis'i karıştırmak... Tam o sırada Başbakan Erdoğan da Meclis Genel Kurulu'ndan çıkmış, kuliste gençlerle sohbet ediyordu. Dikkatle Başbakan Erdoğan'ı izledim.
Acaba Başbakan'a bu haber iletilecek mi?
Bir süre sonra Ömer Çelik başbakanın kulağına eğildi ve bir şeyler söyledi. Başbakan renk vermedi ama salonda esen kaygı rüzgârının farkındaydı.
Bir AK Parti milletvekiline sordum: "Duydun mu haberi..."
"İğrenç bir şey... Görüntüde ne olduğu değil, ne hedeflendiği önemli. Dilerim montaj çıkar."
Bir siyasi liderin bu tür görüntülerinin bir tehdit unsuru ya da yıpratma amacıyla yayınlanması elbette kabul edilemez ve gazetecilikle bağdaşmaz. Habercilik açısından sadece çirkin değil aynı zamanda da tehlikeli.
İşin bir yüzü bu... Bir de öteki yüzü var.
Bu skandal ne kadar kabul edilemezse bu skandalın yarattığı siyasi deprem de o kadar görmezlikten gelinemez. CHP daha şimdiden derin sarsıntı yaşıyor. Önce Ankara'da, ardından İstanbul'da çok sayıda CHP'li ile görüştüm. Doğrusu CHP'lilerin konuşacak halleri bile yok. Bir araya geldiklerinde veya daha önceden düzenlenen toplantılarda hiçbir şey yokmuş gibi davransalar da kulaktan kulağa "Ne olacak?" demeden de edemiyorlar.
Gerçekten de her CHP'li hatta her vatandaş, "Şimdi CHP'de ne olacak?" sorusunun cevabını merak ediyor. Zaten Kurultay'a gitmek üzere olan ve ciddi sıkıntılarla boğuşan bir CHP var. Türkiye'nin 30'u aşkın ilinde milletvekili çıkaramayan, kurultay sürecinde bile kâğıt üstünde onlarca kongre yapan bir CHP...
Beklentinin çok, umudun az olduğu bir dönemden geçiliyor. İşte herkesi sarsan skandal da bu süreçte patlıyor. Bu nedenle skandal kaseti devreye sokanların hedefi çok önemli...
Sadece CHP düşmanlarının değil, "dostları"nın da harekete geçmiş olabileceğinden söz ediliyor. Bu bilgiler ışığında "CHP'de ne olacak?" sorusunu, Baykal'ın yakın arkadaşı iki milletvekiline sordum, düşünceleri ortaktı:
"Çok çirkin bir olay... Ama değişen bir şey olmaz. Deniz Bey üç gün bekler, sonra da çıkıp bir açıklama yapar ve yoluna devam eder." '
Bu da nereden çıktı?'
Doğrusu skandalın boyutu milletvekillerinin söylediğinin çok daha ötesinde. Bu nedenle üç gün beklenecek gibi görünmüyor. Öyle de oldu zaten.
Dün CHP Genel Sekreteri Önder Sav ortayı çıktı ve tam da "Bu da nereden çıktı" denebilecek bir açıklama yaptı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelen bir ihbardan söz edip şöyle dedi: "Mustafa Sarıgül, Deniz Baykal'ı vur emri verdi. Baykal'ın her iki dizinden vurulması için emir verilmiş ve 750 bin dolara anlaşma sağlanmıştır."
Skandal üstüne skandal... Merkez solun hali pür melali ortadayken bu iddiayla durum daha da vahim bir hal aldı. Eski sekreterle ilişki tartışılırken, Emniyet'e daha önce yansıyan bir ihbarın bununla ne ilişkisi olabilir?
Büyük olasılıkla Sav, hemen ortaya çıkarak Baykal sonrası yaşanacak post kavgasının işaretini verdi.
Ama Sav'ın bu çıkışı, asıl tartışılması gerekeni gölgeleyemeyecek.
Çünkü ortada o çirkin görüntülerin gündeme taşıdığı sorular var.
Bir siyasi parti lideri 18 yıllık sekreteriyle ilişkiye giriyorsa ve onu milletvekili yapıyorsa, milletvekilleri listelerini ona düzenletiyorsa, Bilim Platformu Başkanı yapıyorsa hatta "Onun için tüzük değişti" iddiaları seslendiriliyorsa bunların cevaplanması gerekiyor.
Etkili bir partili şöyle diyor:
"Vakti geldiğinde gitmeyenlere verilen bir mesaj bu. Bunun altından kimse kalkamaz. İSKİ'den daha ağır bir darbe oldu. 20 yıldır İSKİ'yi üstümüzden atamadık, bunu hiç atamayız."
Herkes derin bir şaşkınlık yaşıyor. Deneyimli CHP'lilere göre en güçlü olasılık, Baykal'ın istifa etmeyeceği ve ekibiyle birlikte göreve devam edeceği doğrultusunda...
Oysa kulislerde bu operasyonun CHP'yi bir türlü büyütemeyen Baykal ve ekibinin değişmesi için bizzat "derin yapı" tarafından yapıldığı konuşuluyor.
Bu fikri ileri sürenlere göre, operasyon CHP'de yeni bir süreç başlatabilir. Üç olasılıktan söz ediliyor.
Bir: Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'in önünü açmak.
İki: Bir süredir CHP için hazırlık yaptığı bilinen Süheyl Batum'u ortaya çıkarmak.
Üç: Zayıf bir CHP ile Mustafa Sarıgül'e yol vermek.
Bu iddiaları seslendirmek kuşkusuz bu isimlerle, komplo arasında bir bağ olduğu anlamına gelmiyor.
Son sözü çok daha vahim bir gelecek öngörüsünde bulunan bir CHP'li söylüyor:
"Bu CHP'yi tamamen bitirme operasyonudur. Kimsenin toparlama şansı da yok."