DP sonunda ANAP'la birleşti ama hâlâ birleşmeyi bile tamamlayamadı. İşin siyasi yanı bir yana, hukuk açısından da sıkıntılar var. Yargıtay Başsavcılığı'nın son uyarısıyla sanıyorum mayıs ayında genel başkan seçimi olmadan bir kongre yapılacak.
Ancak bunun da eski merkezin yaralarına bir ilaç olup olmayacağı bilinmiyor. Bilinmiyor çünkü içeride inanılmaz bir kavga sürüyor.
DYP'liler, "Partiyi Mesut Yılmaz ele geçirdi" diyor. ANAP'lılar dışlandıklarını söyleyip isyan ediyor. Çağrı Erhan ve Gültekin Uysal gibi biraz farklı duran gençler ise partiden kopmak üzere...
Geriye bir tek 28 Şubat ürünü DTP'liler kalıyor. Onlar partiyi ele geçirmekle meşguller ama onlar güçlendikçe de parti eriyor. Benim dikkatimi ise en çok Mesut Yılmaz çekiyor. Birleşme projesinin mimarı olarak isyan etse bir şey yapacak gücü yok, hayıflansa işe yaramıyor. Daha ilginci Türkiye inanılmaz kritik bir süreçten geçiyor ama bir parlamenter olarak Yılmaz'ın sesi bile çıkmıyor.
Düşünün 1983'ten beri parlamentoda. Bakanlık, başbakanlık ve parti genel başkanlığı yaptı. Siyaset açısından "tecrübeli" sayılacak bir geçmişe sahip. Üstelik bağımsız milletvekili seçilerek yeniden Meclis'e de döndü.
Peki, döndü de ne oldu?
Bir kez olsun Meclis kürsüsüne çıkıp bu topluma "Söyleyecek sözüm var" dedi mi?
Şimdi Ankara kulislerini dolaşırken duyuyorum, "Yılmaz, Kamer Genç kadar bile olamadı" deniyor.
Belki de bu nedenle bugünlerde DP içinde Yılmaz'dan çok Tansu Çiller sesleri duyuluyor.