Nihayet, bir süredir beklenen kabine değişimi yapılarak, en azından sıkışma yaşayan siyaset rahatlatıldı.
Tartışmalı bakanlar yerini yeni açılımlar yapabilecek isimlere bıraktı. Ve ortaya "siyasi tecrübe" ve "Türkiye dengesi" üzerine kurulu güçlü bir kabine çıktı.
Daha önemlisi yeni kabinede, AK Parti adına konuşabilecek çok sayıda isim var. Bu da Başbakan Erdoğan'ın yükünü bir hayli azaltacak.
Ama işleri de pek kolay değil.
Terör ve Kürt sorunu acil çözüm bekliyor.
Küresel ekonomik krizin etkisi ve Ermenistan sınırının açılması meselesi de önemini koruyor.
Yeni Anayasa'nın hazırlanması, yargıda yaşanan sıkıntıların aşılması da toplumun beklentiler arasında. İşte bu noktada son günlerin belki de en sıcak konusu, hiç kuşkusuz DTP Başkanı Ahmet Türk'ün Başbakan Erdoğan'la görüşme talebi.
Seçim geriliminin geride kaldığı, yeni kabinenin açıklandığı bu günlerde siyaset kulisleri de, sokaktaki insan da bu konuda nasıl bir adım atılacağını merak ediyor.
Acaba Başbakan Erdoğan, Meclis'te grubu bulunan bir parti başkanının görüşme talebine nasıl yanıt verecek?
İşin doğrusu sivil siyaset ve halk iradesi açısından bugüne kadar süren "El sıkmama" siyasetinin bir sonuca ulaşmadığı açık...
Yerel seçim sonuçları da bunu doğruladı. Siyaset uzmanlarının yeni dönemde sivil siyaset açısından DTP'nin önünün açılması gerektiği gerçeğine işaret etmeleri boşuna değil.
Önceki gün Radikal yazarı Tarhan Erdem şöyle diyordu:
"Başbakan DTP'nin görüşme isteğini, açık yürekle çözüm yolu başlangıcı sayarak, öyle saymıyorsa çözüm arayışına dönüştürerek, ama fırsat sayarak kabul etmelidir."
Terörü durdurmanın bir yolunun arandığı Türkiye'de sivil siyaseti güçlendirmek, alanını genişletmek gerekmiyor mu?
Bu açıdan, 29 Nisan'da Diyarbakır Lice yolunda meydana gelen terör saldırısı üzerine Ahmet Türk'ün yaptığı açıklama önemliydi.
"İnsan hayatını hedef alan hiçbir şiddet eylemini bugüne kadar tasvip etmedik, tasvip etmeyeceğiz."
Ahmet Türk'ün sivil inisiyatifi öne çıkaran girişimi, Meclis'e de sivil siyasete de tarihi bir fırsat sunuyor. Başbakan Erdoğan'ın, vereceği olumlu cevap, Türkiye'nin girdiği yeni siyasal sürecin ruhuna da uygun düşecektir.