Türkiye, her büyük terör saldırısından sonra "sınır güvenliği"ni tartışıyor ama kimse dönüp neden sınırlarımızı koruyamadığımızı derinlemesine sorgulamıyor, sorgulayamıyor.
Çünkü bu konuda Türkiye'nin dokunulmaz kurumları var.
Bu gerçek neredeyse es geçilerek kimi siyasetçi tampon bölgeden söz ediyor kimi de Çin Seddi gibi set oluşturulmasını öneriyor.
Hatta karakolların daha güvenlikli olması için 1 milyon YTL paraya ihtiyaç duyulduğundan söz ediliyor.
Bu yaklaşımlar insanı rahatsız etse de buraya bir nokta koyup gölgede kalan bir gerçeği dile getirelim.
Düşünsenize, bu tür somut olmayan şeyleri tartışan Türkiye'nin elinin altında sınırlarını güvenli hale getirmek için "AB'nin ayırdığı yaklaşık 3 milyar Euroluk" bir paradan söz ediliyor.
Yanlış duymadınız yaklaşık 3 milyar Euro...
Ve yine yanlış duymadınız Türkiye tam 5 yıldır bu paraya elini bile sürmedi, görünen o ki böyle giderse süreceği de yok.
Bu da nereden çıktı demeyin.
Kısaca anlatalım.
1999'da hızlanan AB yolculuğuyla "sınırların güvenliği" meselesi de gündeme geldi.
Ve ilk kez 2001 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi'nde şu görüşler yer aldı:
"Sınır yönetiminin güçlendirilmesi ve Schengen Antlaşması'nın tam olarak uygulanmasına hazırlık da dahil AB politikalarının etkin uygulanmasını temin etmek üzere, kamu yönetiminin modernizasyonu reformunun tamamlanması..."
Aslında bu reform isteği AB'ye üye tüm ülkelerde AB'nin desteğiyle yerine getirildi. En son Romanya ve Macaristan'da gerçekleşti.
Bu bir anlamda AB'nin kendi sınırlarını güvenlik altına alma çabası olarak da değerlendirilebilir.
Türkiye de bu doğrultuda çalışmalara başladı ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir "Entegre Sınır Yönetimi" kuruldu.
Amaç bizim sınırlarımızdaki güvenliği AB standardına ulaştırmak.
6 Ekim 2004'te yayımlanan Türkiye hakkındaki İlerleme Raporu'nun "Adalet ve İçişleri Bölümü"nde şöyle deniyor:
"Sınırların kontrolü, vizeler, göç, iltica, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve kara para aklama, örgütlü suç, terörizm, sahtecilik ve yolsuzluğa karşı mücadele, polis ve adli işbirliği, gümrük işbirliği gibi konularda, üye devletler, yeterli ve kabul edilebilir uygulama standartlarına ulaşmayı sağlamak için gerekli donanıma sahip olmalıdır."
Düşünsenize, sadece teröre karşı değil, bütün yasadışı işlere karşı AB sınırlarımızın güvenli hale getirilmesini istiyor.
Bu talep doğrultusunda İçişleri Bakanlığı'na bağlı Entegre Sınır Yönetim Proje Uygulama Müdürlüğü 2003'te bir eylem planı hazırladı.
Buna göre, Türkiye'nin sınır güvenliğinden sorumlu Kara Kuvvetleri, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı da dahil tek bir merkezde toplanacak ve Sınır Muhafız Teşkilatı kurulacaktı.
Bu çalışmaya başta Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere tüm birimler de destek verdi.
İlgililerin söylediğine göre projenin toplam maliyeti 3 milyar 700 bin Euro. Yüzde 60'ını AB karşılıyor, ayrıca başlangıçta 685 bin Euro da veriyor.
Şimdi gelelim asıl can alıcı soruya...
Başbakan Erdoğan'ın imza attığı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün desteklediği bu proje tam 5 yıldır neden raflarda bekletiliyor?
Sorunun bilinen tek bir cevabı var; Özkök sonrası yönetim ve genel olarak askeri yapı "sınır güvenliğinin sivil yönetime devredilmesi" ni istemiyor.
Aslında sadece askerler değil bazı siviller de benzer bir görüşü savunuyor.
İşte Türkiye bu kısır tartışma yüzünden son 5 yıldır sınırlarıyla ilgili bir olanağı değerlendiremiyor.
Neden?
Neden AB'nin bu sınır projesi hayata geçirilemiyor?
Bunu bu toplumun bilmeye hakkı yok mu?
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bu konuda ne düşünüyor?
Ayrıca İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a soruyorum: Kurulan o "Entegre Sınır Yönetimi" kağıt üstünde mi kaldı?