Yerel seçimlere kadar AK Parti'nin bugünkü formunu koruyup korumayacağı, özellikle de Deniz Feneri skandalı nedeniyle bir prestij kaybı yaşayıp yaşamayacağı bugünden bilinmese de, bilinen bir şey var. O da şu: Yerel seçimler her ihtimalde AK Parti ile CHP arasında geçecek.
Ancak bugünden görünen o ki, AK Parti ile CHP arasındaki bilinen oy farkının kapanması veya daha da açılması birkaç faktöre bağlı.
Bu faktörlerin ilk sırasında da CHP'nin kendi dışındaki sola ve kendi küskünlerine yönelik izleyeceği politika geliyor.
Bu noktada CHP'nin daha şimdiden bazı girişimleri dikkat çekiyor.
Örneğin DSP'nin mevcut belediye başkanlarıyla özel görüşmeler yapılması, CHP'den ayrılıp giden Ercan Karakaş ve Gürbüz Çapan gibi isimlerle yeniden diyalog kurulması...
CHP bu girişimleri sürdürürken, DSP ve SHP gibi sol partilerle "kurumsal ilişki" kurmamaya da özel önem veriyor.
Bunun nedeni de 22 Temmuz seçimleri.
CHP yönetimi o seçimlerde DSP ile yapılan "zoraki evliliğin" bir sinerji yaratmadığına inanıyor. Bu nedenle de mevcut "sol" partilerden uzak duruyor.
İşte CHP'nin bu politikası ilk bakışta doğru gibi görünse de, zaman içinde kendisini zora sokan bir politikaya dönüşebilir.
Çünkü DSP, CHP'nin bu tavrı nedeniyle farklı arayışlara girdi ve yeni ittifaklar peşinde koşuyor.
Belki de bu, Genel Başkan Zeki Sezer'i, Rahşan Ecevit'i karşısına alma pahasına yerel seçimlere tek başına girmeye zorladı. Tabii DSP'nin yerel seçimlere tek başına girme arzusu, bir varlık göstereceği anlamına gelmiyor. Ama kuracakları siyasi ittifak ve partiye katacakları yeni isimlerle hiç hesapta olmayan bir sonuç alabilirler.
Peki, bunu nasıl yapacaklar?
Sorunun cevabı, DSP yönetiminin aylardır kamuoyunda var olan "küçük parti" algısını değiştirmek için izlediği ince stratejide saklı.
Bu stratejinin hedefinde ise "güçlü" bir isim var: Mustafa Sarıgül.
"Niyeti var, bekliyoruz"
Aslında DSP'nin Sarıgül'e, Sarıgül'ün de DSP'ye çok ihtiyacı var. Eski CHP Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın DSP'ye geçmesiyle bu konu yeniden alevlendi.
DSP yönetimi kendi içindeki sıkıntıları aşarsa bu seçimlerde Mustafa Sarıgül'ü aday yapmak istiyor. Sonraki süreç DSP yönetimini korkutsa da bu dönemde bu atağa ihtiyaçları var.
Bu tezi önce Sarıgül'ün yakın siyasi çalışma arkadaşı eski CHP İstanbul milletvekili Hasan Aydın'a sordum. Cevabı olumsuzdu:
"Hayır, böyle bir şey yok. Biz kendi yolumuza devam ediyoruz."
Aynı şeyi bu kez DSP Genel Başkan Yardımcısı Masum Türker'le konuştum. Türker şöyle diyor:
"Genel Başkan'la konuşmuşlar. Böyle bir niyeti var, bekliyoruz. Onun Şişli'yi kazanması gerekiyor. Sıcak bakıyoruz biz de buna." DSP'nin yerel seçimlerde varlık göstermesi için gerçekten mucize gerekiyor ama o mucize Sarıgül mü henüz belli değil.
DSP'nin bu stratejisi tutarsa bundan en çok etkilenecek parti de hiç kuşkusuz CHP olacak.
Belki de bu yüzden CHP elini çabuk tutarak, hem kendi küskünlerini hem de merkez sağın sevilen belediye başkanlarını kazanmak için harekete geçti.
Büyük oranda da başarılı gidiyor bu atak.
Ramazan sonrası bu çevrelerden CHP'ye büyük bir katılım bekleniyor.
Bu katılımla CHP'ye girecek olan merkez sağ belediye başkanlarını bir anlamda temsil eden İstanbul Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün şöyle diyor:
"CHP'yi sosyal demokrat partiden çok bir merkez parti olarak görüyorum. AKP'den daha yakın merkeze. CHP bizim gibi merkezde olan kişileri ayrımsız şemsiyesi altında toplayabilirse, hem yerel seçimlerde hem de genel seçimlerde başarılı olur. Laik, Atatürkçü, namazını kılan, orucunu tutan bu ülkenin öz değerlerine saygılı bir parti, halkımız da bunu istiyor."
Önümüzdeki yerel seçimlerde CHP'nin yeniden yerel yönetimlerde güçlü bir alternatif olması yürüttüğü siyasal açılımı başarması kadar, DSP'nin de neyi başaracağına bağlı...