Önceki gün AB'nin başkenti Brüksel'de İstanbul Merkezi'nin açılışındaydık.
Türkiye'yi dünyaya taşıyan şehir İstanbul, kendisini Avrupa Başkenti ilan eden coğrafyada ilk kez fiziki bir mekana kavuşacaktı.
Bu her açıdan önemli bir adımdı. Böylece İstanbul Brüksel'e taşınacak ve Türkiye üyesi olacağı birliğin başkentinde neler olup bittiğini yakından izleyecekti. Artık, siyasetçisinden işadamına, öğrencisinden sıradan vatandaşına herkesin ulaşabileceği "sivil" bir mekan vardı.
Bir anlamda yeniçağın trendi "şehir diplomasisi" dönemine İstanbul da geçmişti.
Belki de bu yüzden Başkan Kadir Topbaş'ı ilk kez bu kadar heyecanlı gördüm.
"İstanbul Avrupa'nın bir parçası"
O heyecanla yaptığı konuşmada ilginç bir tespit vardı:
"İstanbul, Avrupa'nın henüz bu adla anılmadığı tarihlerden beri Avrupa'nın bir parçasıdır. Yaratıcı enerjisi yüksek, şaşırtma kapasitesi çok daha yüksek bir şehrin belediye başkanıyım."
Gerçekten de İstanbul sadece ilgilenenleri değil herkesi şaşırtan bir kapasiteye sahip. Bizim sorunumuz ise bu kapasiteyi verimli kullanmamak.
Örneğin İspanya'nın Valencia kenti... İstanbul'dan önce onlarca kent Brüksel'de merkez açtı ve Valencia da bunlardan biri. Son 7 yılda AB fonlarından kullandığı rakam, yaklaşık 6 milyar avro.
Bir kenti yaşanabilir kılmak için inanılmaz bir kaynak.
Peki, İstanbul bu kaynaktan yararlanamaz mı?
İşte açılışı yapılan İstanbul Merkezi, bu sürecin ilk adımı.
Brüksel'in merkezinde çok şık bir binada ve her türlü hizmeti verebilecek biçimde düzenlenen İstanbul Merkezi, ABTürkiye ilişkilerinde yeni bir dönemi işaret ediyor.
Ama ne yazık ki bu yeni dönem Türkiye'deki parti kapatma davasının gölgesinde kalacak. Kimse açık açık üzerinde durmasa da, her konuşmanın içinde bu kaygının izleri vardı.
'Türkiye AB konusunda kararlı'
Açılışa Türkiye'den, aralarında milletvekilleri, belediye başkanları ve sivil toplum örgütü yöneticileri olmak üzere yaklaşık 80 kişi gelmişti.
Avrupa'nın ilgisi de büyüktü. Başta Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve Türkiye AB Karma Parlamentosu Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk olmak üzere çok sayıda önemli isim vardı.
Olli Rehn açılışta şöyle diyordu:
"Bu mekan çok anlamlı bir platform olacaktır. İstanbul zengin geçmişi, dinamik ekonomisi, büyük nüfusu ve insan çeşitliliğiyle büyüleyici bir şehir. İstanbul'a bol şans diliyorum. Ve samimi bir dost olarak söylüyorum, Türkiye'nin büyük reformları hayata geçirmesi gerekiyor."
İstanbul milletvekili Egemen Bağış da son yaşananlara atıf yaparak şunları söyledi:
"Türkiye'nin içinden geçtiği süreç kimin ne olduğunu ortaya koydu. Kimin AB yanlısı veya karşıtı, kimin demokrasi taraftarı veya karşıtı olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkiye'nin, kimilerinin istediği gibi okyanusta garip bir ada olmadığını AB yetkililerinin demeçlerinden anlıyoruz. Bu merkezin açılması Türkiye'nin çağdaşlaşma ve AB ailesinin bir üyesi olma kararlılığının bir örneğidir."
Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün'ün de dediği gibi "Devletin yapmadığını belediye yapmış" ve Yönetim Kurulu Başkanı Tulu Gümüştekin ve ekibinin çalışmalarıyla İstanbul Merkezi açılmıştı.
İstanbul adına heyecan verici bir adım atıldığı için Brüksel'de mutlu ve umutlu yüzler vardı, ancak Türkiye adına atılmak üzere olan "geri adım"ın endişesi de herkesin dilindeydi.