Her kurşun atıldığında... Her mayın patladığında... Her bombanın pimi çekildiğinde... Bir can düşüyor toprağa..
İçim acıyor.
Ve onlarla birlikte bir parçam ölüyor
Evde, işte, sokakta, siyaset kulislerinde hep aynı şeyi konuşur olduk. "Nereye gidiyoruz?"
Neden silahlar ölüm kusmaya başladı birden?
80 öncesi gibi yeni bir tezgah mı kuruluyor?
Durum gerçekten iç açıcı görünmüyor.
Yabancı, yerli tüm yatırımcılar şaşkın bekliyor.
Sokağa çıkanlar Hrant Dink'in "Güvercin tedirginliğinde"...
Peki ne oldu bize?
Her şehit cenazesi siyasi bir öfkeye dönüşüyor.
Her kurşun, bu ülkeyi savaşa çağırıyor.
Sanki çılgın bir serüvene doğru sürükleniyoruz.
İki tarafın şahinleri de toplumu gerdikçe geriyor.
"Kürt Sorunu" mu, "Terör Sorunu" mu?
Neredeyse son 30 yıldır aynı şeyi tartışıyoruz.
Ve işin içinden çıkamıyoruz.
Oysa bir başka adı olmalı bu sorunun.
Bu ülkede bir Kürt gerçeği olduğu kesin. Ancak bunun kadar gerçek olan bir şey daha var; Türk-Kürt karışımı... Uzmanlara göre sayıları 4-5 milyon arasında olan bir büyük toplum söz konusu.
Tıpkı benim gibi...
Bir yanım Kürt, bir yanım Türk.
Etle tırnak denilen şey işte bu.
Ben hem "etim" hem de "tırnak"...
İşte bu yüzden her kurşun atıldığında içim acıyor.
Ve soruyorum, beni ya da "bizi" nereye koyuyorsunuz?
Böylesine iç içe geçmiş bir toplumu klasik siyasi yaklaşımlarla ele almak mümkün mü?
Kafanızda bağımsızlık veya federasyon varsa "biz" nerede olacağız?
Ya da farklı kimliğini özgürce yaşamayı talep edenleri şiddetle susturmak isteyenler "bizi" nereye koyacak?
Bu toprakların yeni bir şans sunduğunu artık görün!
Yanı başımızda Kürtlerin yaşadığı İran, Irak'ta bile durum çok farklı. Kürtlerin Fars ve Arap halklarıyla evlilikleri en alt düzeyde. Bizde ise her Türk evinde bir Kürt, her Kürt evinde bir Türk var.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şöyle diyor:
"En büyük Kürt şehri İstanbul"...
İstanbul'da yaşayan 2.5 milyon Kürde ne önereceğiz? Haymana'nın 93 köyünü, Cihanbeyli'yi, Aydın'ı Antalya'yı nereye koyacağız?
Bu topraklarda farklı bir toplum yaşadığını artık fark edin. Eğer böyle giderse en büyük zenginliğimizi, en tehlikeli düşmanlığa dönüştüreceğiz.
Öfkemizi birbirimize boşaltacak noktaya doğru gidiyoruz. Ortada bir çılgınlık hali var.
Düşündükçe, içim acıyor...
Dünyada olup bitenlere bir bakın!
Toplumun bir kısmını diğerlerine karşı kışkırtmanın, nasıl bir çılgınlığa yol açtığını Bosna'da, Kosova'da, Lübnan'da gördük...
Hala izleri silinmedi. Oralarda barışa katkı sunan Türkiye, kendi topraklarına da barışı getirmenin bir yolunu bulmalı.
Biliyorum, benim gibi içi yananların sayısı hiç de az değil. O zaman siz de harekete geçin.
Sesinizi duyurmanın bir yolunu bulun.
Başka şansımız yok.