Türkiye seçim sathı mailine girdi.
Artık hayatın her alanında "Bu seçimde ne olacak" sorusu soruluyor.
Siyasetle ilişkimiz nedeniyle biz de sık sık bu sorularla karşılaşıyoruz.
Kuşkusuz cevabı kolay değil. Önümüzde çok seçenekli ÖSS sınavı olsa işimiz kolay... Oysa seçim siyasi ve toplumsal boyutları olan karmaşık bir süreç.
Her an her şey olabilir...
Ancak seçim sürecini etkileyen ve hiç değişmeyen iki şey var.
Liderlik ve partinin toplumla ilişkisi...
Özellikle partilerin toplumla ilişkilerinde garip bir durum dikkat çekiyor. Birçok insan şu noktada birleşiyor: "İktidar çalışıyor, muhalefet yatıyor."
Şimdi buraya bir nokta koyup, bir önceki seçimi hatırlayalım.
3 Kasım 2002 seçimlerinde partilerin aldıkları oy şöyleydi:
AK Parti: 10 milyon 800 bin
CHP: 6 milyon 113 bin
DYP: 3 milyon
MHP: 2 milyon 635 bin
Genç Parti: 2 milyon 285 bin
ANAP: 1 milyon 618 bin
Saadet Partisi: 785 bin
Sandık başına gitmeyen seçmen sayısı ise 8 milyon 638 bindi.
Önümüzdeki seçimde ilk kez oy kullanacak 6.5 milyon genç seçmeni de sandık başına gitmeyenlere eklersek ortaya ciddi bir güç çıkıyor.
Peki böylesine büyük bir seçmen kitlesi için hangi parti ne yapıyor?
Bir siyasetçi şöyle diyor:
"Şimdi bu seçimde muhalefet partileri, 10 milyona yakın seçmeni ve gençleri sandık başına götürmek için hangi formülü geliştiriyor? Var mı ellerinde bir formül? Dahası askıda olan seçmen kütükleri konusunda iktidar partisi kadar çalışıyorlar mı? Hiç sanmıyorum. Eskiden muhalefet çalışır, iktidar yatardı, şimdi iktidar çalışıyor muhalefet yatıyor."
Muhalefete yönelik bu eleştirilerin nedenini de bir siyaset uzmanı anlatıyor:
"Muhalefet halk damarından çok benim görebildiğim kadarıyla bazı sivil toplum örgütleri aracılığıyla ya da otel lobileriyle halka ulaşmaya çalışıyor. Aracı kullanıyor . Kanalları tıkalı gibi. Ve sokağa kendisini bırakmıyor . Türkiye'deki muhalefet partilerinin en büyük sıkıntısı bu.
"Tersini düşünen varsa sütunlarımız onlara da açık.