MESLEĞİMİZ gereği yaptığımız pek çok haberde, hem insanların iyi anlaşılması için çabalar hem de elimizdeki bilgi ve belgeleri en doğru şekilde aktarmaya gayret ederiz.
Ama bazen belgelere dayalı yazdığımız haberlerde insanlar yine de iyi anlaşılamayabiliyor ya da o haberi kaleme alırken yeterince empati kuramamış olabiliyoruz.
Sonuçta da ortaya bir nevi "ateş düştüğü yeri yakar" durumu çıkıyor.
Geçen gün kaleme aldığımız bir yazıda buna benzer bir durum yaşandı. Eski savcı Sacit Kayasu hakkındaki iddianameyle ilgili yazım hem Kayasu'yu hem de kızı Gonca Tekeli'yi oldukça üzmüş. Doğrusu onların üzülmesi beni de üzdü. Belki de hatamız iddianame sonuçlanmadan bu yazıyı köşemize taşımak oldu. Tekeli'nin mektubundan da bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Babamın bugüne kadar yaptıkları hakkında çok şey yazıldı ve fazla dert etmedik. Ama bu sefer yapmadığı bir şey yüzünden suçlanıyor. Babam inandıkları ve doğru bildikleri uğruna her şeyi yapabilir ama iddia edilen dolandırıcılığı asla. Ayrıca çok bilinen bir hukuk gerçeği var ki o da suçu ispat edilinceye kadar kimse suçlu addedilemez. Sacit Kayasu asla yüzünü önüne düşürecek bir olaya karışmaz."