Yüzmede, su topunda uluslararası başarılara imza atan ve Türkiye'yi Olimpiyatlarda temsil eden İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü zor durumda.
Çünkü, İstanbul Valiliği kulübün 35 yıldır hizmet verdiği tarihi Hatice Sultan Yalısı'nın boşaltmasını istiyor. Gerekçesi biliniyor; o tarihi bina büyük olasılıkla otele dönüşmesi için satılacak.
Kimse buna itiraz etmiyor. Ama ortada garip bir durum var: 700'ü aşkın sporcu nereye gidecek? Aslında kulüp başkanı Nejat Duran bu sorunun birkaç hafta önce İstanbul Valisi Muammer Güler' le görüşmede çözüldüğünü belirterek şöyle diyor:
"Vali Güler Kuruçeşme'de 7 dönümlük bir yeri bize tahsis edeceklerini söyledi. Tahsis işlemleri sürüyor. Ayrıca o yer bitene kadar zaman vereceğini de belirtti. Ama 4 ay sonra bölge müdürü telefonla, binayı teslim edeceğimize dair noterden yazı vermemizi istedi. Biz de onu vermediğimiz için şimdi İstanbul Spor ve Gençlik Müdürlüğü binayı boşaltmamızı söylüyor."
İlginç bir durum. Sporla ilgili bir kurumda bile sorunlar karşılıklı görüşmelerle çözülemiyor. Böylece Türkiye'nin en eski yüzme kulübü apar topar boşaltılmak ve yüzlerce genç sporcu kapı dışarı edilmek isteniyor.
Peki o onca sporcu nerede yüzmeye devam edecek?
Elbette Türkiye'de kafası farklı çalışan bürokrasinin buna da bir cevabı var. Yüzme İhtisas Kulübü yöneticileri, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürü Taner Taşpınar'ın kendilerine şöyle cevap verdiğini anlatıyor: "Sizin zengin üyeleriniz var. Gidin bir yer kiralayın yeriniz bittiğinde gelirsiniz."
Daha ilginci ise, Taşpınar'ın kulüp yöneticilerine "Önce kulübün 'içki içilen' restoranını kapatın." demesi. Gerçekten şaşırtıcı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir süre önce TRT'de "Yüzme İhtisas Kulübü ile birlikte çalışacağız" demesiyle bu tavır arasında derin bir çelişki yok mu?
Belki de asıl soru şu; Acaba konuyla ilgili yetkililer, Osmanlı Sultanları'na ait 8 yalıdan, korunan ve "yakılmadan" ayakta kalarak bugüne ulaşan Hatice Sultan Yalısı'nı boşaltmak için neden bu kadar acele ediyorlar? Yoksa yine "Maktum" birilerine kapı arkalarında özel sözler mi verildi? İşin bir de nostaljik yönü var.
İstanbul Yüzme İhtisas kulübü yüzlerce insanın yaşamında önemli bir yere sahip. Onlardan biri olan eski sporcu Mert Öztunalı şöyle diyor:
"Yüzme ihtisas kulübüne önce annem üyeydi, sonra ben hem spor yaptım hem de üye oldum. Kulüplü olmak bir mutluluktu. Ben kendi çocuğumun da orada spor yapmasını isterdim. Şimdi boşaltılacağını duyunca çok üzüldüm. Yazık."
Su topu antrenörü Barış Menakay ise üzüntüsünü şöyle anlatıyor:
"Burası sutopu tarihinde köklü bir kulüp. 1943'ten bu güne pek çok başarısı var ve Türk sporuna sutopu dalında çok şey kazandırdı. Bu yalıda çok anımız var, pek çok arkadaşım ve ben gerçekten çok üzülüyoruz."
Bırakın spora katkısını, insanların hayatında böylesine yer edinen bir kulübe daha hassas davranılması gerekmiyor mu?