Önceki gün Ankara'da yaşadığım 5 saatlik gözaltı olayını yazınca inanılmaz tepkiler aldım. Meğer Türkiye'de ne çok 'devlet mağduru' varmış.
Aslında bu gerçeği hepimiz biliyoruz. Devlet vatandaş ilişkisi ne yazık ki sağlıklı değil. Sanki vatandaşının suçlu çıkmasından keyif alan bir devlet organizasyonu var.
Oysa son üç yılda özellikle yasalar açısından inanılmaz bir değişime imza atıldı. Ama anlaşılan o ki bu değişim hâlâ hayata geçmedi.
Yeni Türk Ceza Kanunu'nu hazırlayanlardan biri olan Doçent Doktor Adem Sözüer, son ceza yasasının bu konuya açıklık getirdiğini vurguluyor ve şöyle diyor:
"Devlet iyi organize olamıyor"
"Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlük ve uygulama şekline dair 5320 sayılı kanunun 16. maddesi 'kolluğa bildirim' le ilgili. Yani mahkemeler verdikleri kararı, soruşturmada görev alan kolluk birimlerine bildirmekle yükümlü. Bu yapılmadığı için insanlar özgürlüklerinden mahrum ediliyor. Bu durum devletin iyi organize olmamasından kaynaklanıyor." Görüldüğü gibi yasal altyapı var. Ama o yasaların gereği yerine getirilmiyor. Bunun bedelini de vatandaş ödüyor.
İşin bir başka ilginç yanı da polisin tavrı. Acaba polis vatandaşın özgürlüğünü kısıtlamadan bu görevi yerine getiremez mi?
Adem Sözüer, söz konusu uygulamanın polis ve jandarmaya büyük yük getirdiğini de belirtiyor ve sözü şuraya getiriyor: "Polisin de kimi niçin aradığını bilmesi lazım. Sabahın köründe insanlar kaldırılıp götürülür mü? Kaçma şüphesi yoksa, polisin vatandaşına güvenmesi gerekiyor. Kimsenin vatandaşın özgürlüğünü ihlal etmeye hakkı yok. Bu her yurttaşa tazminat hakkı doğurur." Tabii işin 'geçmiş olsun' kısmı bir yana, bu sorunu yaşayan onlarca insandan mail aldım. Herkesin şikâyeti aynı.
Yıllar önceki davaların sonuçları emniyete bildirilmediği için, insanlar en olmadık zamanlarda gözaltına alınıyor.
20 yıl geç kalan adalet
Bir işadamı şöyle yazıyor: "Geçmiş olsun. Ben de 1983-84 yıllarında iki defa 3'er gün gözaltında kaldım ve 2004'te davalardan aranmadığımı tekrar kanıtlamam gerekti. Üstelik o tarihten sonra 3 defa pasaport almış, 140'dan fazla giriş çıkış yapmış, bir parti, 2 dernek kurmuş, 5 derneğe üye olmuş, iktidar partisinin Şişli ilçe başkanlığını yapmış biri olarak bunları yaşadım. Sonra benim beraat veya takipsizlik kararlarımı 20 yıldır emniyete bildirmeyen adaleti Adalet Bakanlığı'na, beni yakalayıp götürme kararını anında gerçekleştiren ama 20 yıldır dosyamı kapatmayan polisi İçişleri Bakanlığı'na şikâyet ettim. Hiçbir şey olmadı. Siz dua edin de 20 yıllık evrak istememişler." Türkiye'nin artık bunları aşması gerekiyor.
Kendi vatandaşına çile çektiren bir devlet anlayışı yerine vatandaşına güvenen bir anlayışa geçilmeli.
Bu konuda elbette ciddi bir çaba harcandığını biliyoruz. Bu çabayı gösterenlerden biri de İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu.
Sabahın erken saatlerinde arayan ve geçmiş olsun dileklerini ileten Aksu, çok üzüldüğünü belirtti ve şunları söyledi: "Sistemi yenileştirmek ve sağlıklı işletmek için ciddi bir çaba harcıyoruz. Tek bir insanın bile mağdur olmaması lazım. Bu tür uygulamalar en kısa zamanda sona erecektir endişeniz olmasın." Binlerce mağdur edilmiş vatandaş adına umutla bekliyoruz...