YAZARLAR
Uzun yolculuk için seçtiğim araç hem bol eşya gözüne hem de geniş bagaj hacmine sahip olmalıydı. İçerisinde baş ve diz mesafesi gibi sorun da yaşatmamalı. Yüksek hızlara çıkıldığında da kabin içerisine yol ve rüzgar gürültüsü almamalı. Karoseri de yerden çok yüksek olmamalı yolda stabil ilerleyebilmeli. Tabi bu kadar uzun mesafeyi mümkün olduğu kadar az benzin istasyonuna uğramak zorunda bırakmalıydı. Yakıt ekonomisi çok önemli. Yola çıkmak için bu kadar çok değişkenin bir araya gelmesini beklemek oldukça zor. Bu özelliklerin mümkün olmasını beklemek yerine yola çıkmasamıydım acaba! Peki bu isteklerimi hangi karoser tipi yerine getirebilir? Sanırım MPV en mantıklı seçenek olacaktır. Yakıt ekonomisinin ön planda olacağı düşünülürse bu otomobil turbo dizel olmalıydı. Bu seçenekler göz önünde bulundurulursa en mantıklı araçlardan birinin Renault Grand Scenic 1.5 dCi olduğu görülüyor.
Genelde, vücut 3 saat yolculuktan sonra yorgunluk hissettirmeye başlardı. Ama geniş koltuklar, hafif direksiyon ve sessiz kabin sürücüsünü yormamak adına elinden geleni yapıyor. İstanbul'dan çıkmadan önce deposunu doldurduğum Renault Grand Scenic 1.5 dCi ile 900 km boyunca hiç yakıt alma ihtiyacı duymadık. Yüklü bir şekilde yaptığımız yolculukta ortalama 6.1 lt/100 km'lik yakıt tüketimi değerini görmek sevindiriciydi.
Ereğli'ye artık vardık. Bayram ziyaretlerinden sonra dönüş yolculuğuna geçmek için plan yapmıştık ki, Ereğli Belediye Başakanı'nın yardımcısı Selçuk abinin ısrarlarına dayanamayıp Toros'lara çıkmaya temiz hava alıp kendimizi arındırmaya karar verdik. Bunun için kullanacağımız araç benim getirdiğim Renault Grand Scenic 1.5 dCi olmayacaktı. Tırmanma konusunda daha yetenekli olan Land Rover Defender bize eşlik edecekti. Bunun için Selçuk abinin bir telefonu yetti. Ereğli Avcılar Derneği'nin yöneticisi Mehmet abi hemen kalkıp geldi. Benim otomobil tutkunu olduğumu bilen Selçuk abi akşamın bir vakti Defender'ı görmem için çağırmıştı. Mehmet abi de onu kırmayıp akşam akşam koşarak geldi. Gerçekten çok diri bir Defender çıktı karşıma. 1987 model İngiliz üretimi bu dağ keçişi yarın sabah hünerlerini gösterecekti. Yolculuğumuz sabah 05.00 da başladı. Babam, ben, Selçuk abi, oğlu Ahmet ve direksiyonda ise Mehmet abi vardı. Bagajımız ise tamamen kamp malzemeleriyle doluydu. Bir de 3 aylık sevimli mi sevimli bir av köpeği. Yaklaşık 1.5 saat sonra vardığımız köyden, asıl hedefimiz olan dağları çok iyi bilen bir abimizi daha aldık. Osman abi sabah sabah kalkıp bize mükellef bir kahvaltı hazırlamış bekliyordu. Yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Aradan 3 saat geçti. Ve epey tırmandıktan sonra Defender ile ben başbaşa kaldık. Diğerleri yola yürüyerek devam ettiler. Ardı arkasına geçilen virajlar, dik yamaçlar Defender için sorun değildi. Ama biraz tork eksikliği hissettiriyordu. Bunun için dizel motorun turbo desteğine ihtiyaç olduğu açıktı. Mehmet abi de turbo dizel bir Defender motoru arıyordu zaten. (Bu arada turbo dizel motor Defender motoru konusunda yardım edebilecekler de mail yoluyla bana ulaşabilirler). Toroslar üzerinde treeking yapan ekibimiz epey acıkmıştı. Akşamdan hazırlanan güveç ateş üzerinde ısıtılarak afiyetle yendi. Sonra 5 saat süren dönüş yolculuğla tekrar eve geldik. Ertesi sabah İstanbul'a hareket edecektik. Babannem bir dünya şey hazırlamıştı yanımızda götürmemiz için. Neyseki Renault Grand Scenic'in bagajı tüm bu erzakla birlikte valizlerimiz için de yer sunuyordu. Bu gezi sonunda her aracın kendi yolunu çizdiğini bir kez daha görmüş olduk.
DİĞER YAZILARI
- Audi RS5'le İstanbul Park'taydık Siz de benim gibi ideal yol tutuşu arıyorsanız 4 tekerlekten çekiş sistemine sahip otomobilleri inceleyin. Bu konuda uzman olan Audi, sadece SUV’larda değil binek otomobillerde hatta spor otomobillerde de 4 tekerlekten çekişin verimini ispatlıyor. 14 Ekim 2010, Perşembe
- Koray Kodal: Ezel’in otomobilleri 25 Mayıs 2010, Salı
- Koray Kodal: Çin Rüyası 10 Mayıs 2010, Pazartesi