Meşhur edebiyat tarihçimiz ve münekkidimiz Abdülbaki Gölpınarlı, 'Hazreti Seyyid' olarak da anılan Abdülkadir Belhî'nin şiirlerinin yalnızca edebiyat değil aynı zamanda tasavvuf noktai nazarından da kıymetli olduğunu ifade ettikten sonra şöyle diyor:
"Tasavvufun dekaik ve esrarını vuzuh ile anlatan, son asrın en büyük sufi şairi hiç şüphesiz ki bu zâttır." Sanırım pek çoğunuz bu büyük şairin bırakalım bir beytini, adını dahi duymadınız. Elbette sizi ayıplamıyorum. Sevgili dostum, yazar ve musikişinas Yüce Gümüş, hazretin tekkesini, şeceresini, hal tercemesini ve eserlerini kendisine mesele edinmese idi ben de mevzudan bihaber olacaktım.
***
Seyyid Abdülkadir Belhi, 19. yüzyılın ikinci yarısının hemen başında (1853) Afganistan'ın Belh şehrinden Hac'ca gitmek maksadıyla yola çıkıp, Hicaz bölgesindeki kargaşanın bir neticesi olarak Anadolu'ya hicret etmiş köklü bir ailenin evladı. Konya'da birkaç yıl konaklayıp İstanbul'a avdet ediyorlar. Babası ve kafile reisi Süleyman Belhî ile birlikte Hamzavi-Melami kutbu Bekir Reşad Efendi'nin dergahına varıp, diz vuruyorlar.
1867 senesinde baba Süleyman Belhî tekrar Hac yolculuğuna niyet ettiği sırada Murad-ı Buhari Dergahı meşihatına tayin ediliyor. Onun 1877 yılında vefat etmesi üzerine postu Abdülkadir Belhî'ye tevdi ediliyor. 'Hazreti Seyyid' 15 Mart 1923'teki vefatına kadar süren 46 yıllık şeyhliği müddetince sadece bir kez tekke dışına çıkıp Üsküdar'daki Sandıkçı Baba tekkesinde yapılan zikre iştirak ediyor.
Şeyh Efendi'nin bağlıları arasında II. Mahmud'un kızı Adile Sultan, Mevlana torunu Abdülhalim Çelebi, Sütlüce Bektaşi Tekkesi şeyhi Münir Baba ve Tanburi Cemil Bey gibi renkli simalar mevcut.
***
Çeşitli kaynaklarda 'son asrın en büyük sufi şairi', 'Mevlana Celaleddin- i Rumi'den sonra en uzun manzum tasavvufi eser veren şair' gibi sıfatlarla tavsif edilen Abdülkadir Belhi'nin toplamda 38 bin 49 beyit tutan yedi eseri mevcut.
Beş sene öncesine kadar, yıllarca kaldığı ve bahçesine sırlandığı tekkesi gibi eserleri de unutulmaya terk edilmiş gibiydi. Yüce Gümüş dostumuz sağolsun, kurucusu ve başkanı olduğu İstanbul Tasavvuf ve Musiki Araştırmaları Derneği marifetiyle bu eserlerin en hacimlisi olan Divan-ı Belhî'yi (3 bin 380 beyitten mürekkep Farsça-Türkçe divan) neşretti. Eser, Doç. Dr. Saadet Karaköse'nin titiz çalışması sayesinde günümüz diline aktarıldı.
Neşen Çağıl'ın Esrar-ı Tevhid çevirisi de yine Yüce Gümüş'ün katkılarıyla Pan Yayıncılık tarafından neşredildi. Yüce Gümüş dostumuz bu kitabı Abdülkadir Belhî'nin şiirlerinin bir usaresi olarak betimliyor. Seyyid Burhaneddin Belhî'nin aynı dernek tarafından yayımlanan Münacaat'ı da bu külliyatın bir cüzü sayılabilir.
***
Adı gibi yüce gönüllü olan dostum, biliyorum ki kimseden beş kuruş himmet istemeden ve satışlardan kar beklemeden, diğer eserler üzerinde çalışmaya devam ediyor.
İmkanları elverirse önümüzdeki beş yıl içerisinde Abdülkadir Belhî külliyatını noksansız olarak gün yüzüne çıkarmış olacak.
İlgilisine duyurmuş olalım.
Bâb-ı Âli'de yeni bir kapı
Rahmetli Attila İlhan "Türkiye'nin kalbi İstanbul'da, İstanbul'un kalbi Bâb-ı Âli'de atar" demiş.
Vilayet binası idari sistemimizdeki merkezi rolünü yitirdi; basın medyaya dönüşüp başka semtlerdeki plazalara taşındı fakat kitap yayıncılığının kalbi halen Cağaloğlu'nda atıyor dersek yanlış olmaz.
Aşina olanların bir çırpıda en az 10 tanesini sayabileceği yayınevlerinin depoları olmasa da büroları bu bölgede. Bu yayınevlerine geçtiğimiz günlerde bir yenisi eklendi: 29 Mayıs 2016'da kurulan Mihrabat.
Yarım asra yaklaşan bir yayıncılık tecrübesini temsil eden Damla Yayın Grubu çatısı altında faaliyet gösterecek olan Mihrabat'ın genel yayın yönetmeni tanıdık bir isim: Gazeteci, yazar ve yayıncı; Kubbealtı mecmuası eski yazı işleri müdürü, Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin kurucusu ve üç dönem başkanı Mehmet Nuri Yardım.
Mihrabat'ın kuruluş gayesini şöyle açıklıyor:
"Mihrabat Yayınları, yerli ve milli özellikleri öne çıkaracak olan bir kültür kuruluşu olma iddiasında ve emelindedir. Yayınevimiz, tarih, kültür, sanat ve edebiyat alanlarında yayımlanacak kitaplarla medeniyet eksenli bir beyin fırtınası oluşturmayı amaçlıyor.
Dünle bugünü, bugünle yarını birbirine bağlayan kuvvetli ve sağlam gönül köprüleri tesis etmeyi gaye ediniyor."
Yardım'ın açıklamasının devamında 'irfan' kelimesi ve tarihi eserlere ağırlık verme vaadi dikkat çekiyor. Mihrabat 1980 öncesinin çok okunan yazarlarından Cavit Ersen'in Osman Gazi ve Orhan Gazi kitaplarını genç kuşağa hatırlatarak başlamış yayın hayatına.
Üstün İnanç'ın Yalnız Değilsiniz romanını, Murat Başaran'ın Eğer Seni Sevmeseydim adlı denemelerini yayımlamış.
Yayınevinin diğer kitaplarını incelemek isteyenler 12-20 Kasım tarihleri arasında yapılacak TÜYAP Kitap Fuarı'na gidip Mihrabat standını ziyaret edebilirler.