Avukat Kadir Öztürk, 15 Şubat 2016'da yayımlanan Yüz Yakan Epilasyona Hapis İstemi başlıklı habere iki açıdan itiraz etti. İlk itirazı haberde kullanılan fotoğrafın müvekkilinin izni ve bilgisi olmaksızın kişisel Facebook hesabından alınması hakkındaydı.
Haklarında haber yaptığımız kişilerin Facebook fotoğraflarını kendilerinden izinsiz olarak kullanabilir miyiz? Bu kişiler sanatçı, siyasetçi, sporcu gibi kamuya mal olmuş kişiler değilse ve fotoğrafın yayınlanmasında apaçık bir kamu yararı yoksa elbette hayır!
Nedenleri üç başlık altında toplayabiliriz:
Telif hakları: Habere konu kişinin bir fotoğrafı sosyal medyadaki takipçileriyle ya da arkadaşlarıyla paylaşmış olması, o kişinin bu fotoğraf üzerindeki haklarını ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla sahibinden izin almadan yayınlayamazsınız. Basitçe anlatmak gerekirse: Gazete nihayetinde ticari bir üründür ve size ait olmayan bir malı satamazsınız. Türkiye'de bu konuda henüz ortak ve yasal bir bilinç oluşmamış olmakla birlikte, kararları kesinleşmiş ve medya kuruluşlarını tazminat ödemeye mahkum eden çok sayıda uluslararası dava var.
Kişilik hakları: Kişilerin Facebook'ta paylaştıkları fotoğraflar 'umumi' değil 'hususi' niteliğe sahiptir. Bu fotoğraflar, kişinin kendi tercihleriyle inşa ettiği 'mahremiyet alanı' çerçevesinde değerlendirilmelidir. O kişiyle arkadaş olmanız ya da fotoğrafın başka insanlar tarafından da zaten görülmüş olması size bu bilgi ve görüntüyü basın yoluyla ifşa etme hakkı vermez.
Güncellik: Gazetede kullanılan fotoğraflar haberle ilgili olmalıdır. Herhangi bir kişinin, herhangi bir başka zamanda, gülerken, eğlenirken, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle birlikteyken, hatta çalışırken çektirdiği fotoğraflar genellikle haberle ya da konuyla doğrudan ilgili olmaz. Bu fotoğrafların çoğu güncel dahi değildir. Dolayısıyla sadece adları geçiyor diye bir haberin içine çekilmeleri alakasızdır.
Elbette bu ilkelerin istisnaları var. Haberin, fotoğrafın ya da kişinin niteliği durumu değiştirebilir. Fakat kamusal niteliğe sahip olmayan kişiler ve hadiseler için yukarıda anlattıklarımız geçerlidir.
Eleştiriler ve savunma
Kadir Öztürk'ün diğer itirazı haberin içeriğiyle alakalı:
"Yapılan işlemin tıp kurallarına uygun olarak yapıldığı Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporu ile sabittir. Raporda da belirtildiği gibi lazer epilasyon işleminden sonra lazer uygulanan bölgede her türlü özen gösterilmiş olsa da yanıklar, lezyonlar, renk değişikliği ve deformasyon oluşabilir. Bunların herhangi bir tıbbi kusura ve ihmale izafe edilemeyecek komplikasyonlar olduğu raporla sabittir.
Habere konu olan hastaya 23.02.2013'te yapılan lazer epilasyon işleminden önce bu tür komplikasyonların gelişebileceği bildirilmiş ve kendisinin muvafakati alınmıştır. Ayrıca sonrasında hasta tamamen iyileşmiştir. Haberin veriliş biçiminin müvekkilimin mesleki kariyerini bozucu ve kişilik haklarını ihlal edecek biçimde ele alındığı düşüncesindeyim."
Öztürk'ün haberin güncel olmadığı iddiasına muhabirimiz Ümit Uzun katılmıyor. Davanın sürdüğünü, benzer olaylar için emsal teşkil edebileceğini, geçtiğimiz hafta yapılan son duruşma sayesinde kendisi için haber değeri kazandığını belirtiyor. Muhabirimiz haberin 'kariyer bozucu' ve 'kişilik haklarını ihlal edici olduğu' eleştirilerine de karşı çıkıyor. Habere konu kurum ve kişilerin adlarını açık bir biçimde yazmayarak kişisel ve kurumsal haklarını korumaya çalıştığının altını çiziyor.
Muhabirimiz ayrıca Adli Tıp raporundan söz etmemiş olsa da haberde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına yer verdiğini, yani haberi tek taraflı bir biçimde yazmadığını, cevap hakkına saygı gösterdiğini ifade ediyor. Bu açılardan kendisine katılıyorum.
'Dosya haberciliği'
Yeri gelmişken polis ve adliye haberciliğiyle alakalı genel bir soruna dikkat çekmekte yarar var. Bazı haberlerin teknik açıdan doğru olması, etik açısından sorunsuz oldukları anlamına gelmiyor.
Türkiye'de haklarında dava açılan insanların sadece üçte biri mahkum oluyor. Bu da söz konusu kişilere yönelik suçlamaların kanuni açıdan yersiz, yanlış ya da en azından yetersiz oldukları anlamına geliyor.
Dava dosyalarına istinaden yazılan haberlerde zaman zaman bu gerçek ihmal edilebiliyor. Bu yüzden muhabir arkadaşlarımızın şu ilkeleri unutmamalarında yarar var:
Masumiyet karinesi: Haklarındaki hüküm kesinleşene kadar herkes masumdur. Bu husus haberin hem lafzında hem de ruhunda mündemiç olmalıdır.
Tarafsızlık ve araştırmacılık: Gazeteci polis, savcı, avukat ya da hakim değildir. Bunların tez, argüman ve görüşleri başlangıçta gazeteci için sadece birer iddiadır. Dolayısıyla bu kişiler tarafından oluşturulan fezlekeler ya da dava dosyaları haberin bittiği değil başladığı yer olmalıdır. Muhabir arkadaşlarımız haberlerini dosyayı özetlemekle sınırlandırmamalı, üzerine kendi araştırmasını koymalıdır.
Fikri takip: Gazeteci 'maymun iştahlı' olmamalıdır. Olayın ya da davanın herhangi bir noktasında haber yapıp sonra da konuyu unutmamalıdır. Bütün süreçleri sonuna kadar takip edip neticeler hakkında okuru bilgilendirmelidir. Aksi takdirde haber eksik kalır.