Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

İntihar haberleri böyle verilmemeliydi

Türk basını intihar haberlerinde hep sınıfta kalıyor. Özellikle ünlü ve sevilen bir kişi hayatını kaybettiğinde... Robin Williams olayı bunun bir örneği.
Williams haberlerini okuduğunda insan gerçekten hayret ediyor. Sentimental başlıklar... İntiharı bir çare gibi sunmalar... Deha göstergesi sanmalar... İntihar güzellemeleri yapan yazarlar... Ne acı, ne acıklı...
Bütün gazetelerin ombudsmanları intiharın kopyalanan ve bulaşan bir eylem olduğunu yılda en az iki kez yazıyor. Kimse ciddiye almıyor.
Yapılan bazı hataları maddeler halinde anlatalım:
İntihar öğrenilir. Bu yüzden yöntemi ve gerçekleşme biçimi tarif edilmemelidir.
İntihar çok nedenlidir. Psikolojik sosyolojik ya da ekonomik, tek bir nedene indirgenmemelidir.
İntihar özendirilir. İntiharı ya da müntehiri öven yayınlar yapılmamalıdır.
Türk medyası bu hataların hemen hepsini yaptı.
Konuyla ilgili üç haber yapan Sabah bu konuda nispeten dikkatli bir dil kullandı. Hatta, ABD İntiharı Önleme Vakfı'nın 'İntihar Haberleri Böyle Verilmemeliydi' açıklamasını okurla paylaşarak sorumlu davrandı. Kutluyorum.
Vakfın temsilcisi Christine Moutier'in sözlerine bir kez daha kulak verelim:
"İntihar hiçbir zaman bir seçenek olarak sunulmamalı. Bu, intiharın geniş kitlelere yayılmasına neden olan bir salgın kaynağı oluşturabilir."

BAŞLIKLA HABER ÇELİŞMEMELİ

Başlık atmak bir sanattır. Hem haberin içeriği hakkında bilgi vermeli hem de ilgi çekmelidir. Ama sırf ilgi çeksin diye içerikle ilgisi olmayan ya da konuyu çarpıtan başlıklar atmak doğru değildir.
Okurlarımızdan gelen iki şikayete yer verelim:
Kemal Erak: "Haberin başlığı Deniz Seki Hastaneye Kaldırıldı. Sosyal haberlere meraklı biri hemen bakar. Oysa bu hanım nükseden kisti için hastaneye kendisi gidip ufak bir operasyon geçiriyor. Başlık ile haber neredeyse çelişiyor."
Okurumuz haklı. Neredeyse değil, çelişiyor. Hastaneye gitmek ile kaldırılmak aynı şey değil.
Mehmet Zengin: "Haberin başlığı ile konusu birbirini tutmuyor. Ana sayfadaki anonsta TSK'ya Vur Emri demişsiniz. Ama haberin içeriğinde sadece keşif uçuşu var. Yanıltıcı başlık atmayın lütfen."
Okurumuzun şikayeti Türk Jetleri IŞİD İçin Havalandı haberiyle ilgili ve sabah.com. tr'nin sunumundan yakınıyor. Haklı. Haber daha çok tıklansın diye abartmayalım, çarpıtmayalım.

HIZLI VE DOĞRU

Veri kontrolü önemlidir. Bazı gazetelerde sadece bu işle ilgilenen 'veri doğrulama birimleri' bulunur. Bu gazeteler tabii ki Türkiye'de değil.
Kim, kiminle, ne, nerede sorularının cevapları haberin olmazsa olmazlarıdır. Bunların eksik ya da yanlış olması bir metni haberlikten çıkarır.
İşte bu hafta içerisinde okurlarımızdan gelen bazı itirazlar:
"Gül Cenazeye Siyah Beyaz Kravatla Katıldı haberinde Hüseyin Çapkın'dan İstanbul Emniyet Müdürü olarak söz edilmiş.
Oysa Çapkın eski müdürdü. Şimdiki müdürün adı: Selami Altınok."
"Web sitenizde Kasımpaşaspor Haberleri diye bir kategori var. Oysa bu takımın adı 1921'den beri sadece Kasımpaşa..."
"Magazin Gündeminden Başlıklar haberinde Faik Öztürk'ün soyadı yanlışlıkla Sönmez olarak yazılmış. Safiye Soyman'ın hayat arkadaşının adı Faik Öztürk; Faik Sönmez değil."
"Sabah Pazar'da yayımlanan Sanal Dünyanın Gurbetçi Ailesi haberinde Azerbaycan yerine Azerbeycan yazılmış. Üstelik spotta da böyle yer almış. Kimse bu yanlışın farkına varmadı mı?"
Daha da ilginci Sabah Ankara'nın kıdemli yazarı Ahmet Tezcan'ın imzasının iki seferdir Ahmet Özcan olarak atılması.
Burada editörlere büyük görev düşüyor. Hızlı olmak önemli ama doğru olmak daha önemli... Editör arkadaşlar başta özel isimler ve tarihler olmak üzere haberin unsurlarını dikkatle kontrol etmeli. Emin değillerse yer vermemeli.

GALATASARAY NE YAPACAK?

Fotomuhabirimiz Erkan Koyuncu'yu kaybedişimizin üçüncü haftası...
Hürriyet muhabiri Adem Kabayel yazdı.
Galatasaray Medya ve İletişim Direktörü Ali Kırca'ya kapıyla ve güvenlikle ilgili sorunları anlatmışlar.
Kırca onları dinleyip not almış. Hiçbir işe yaramamış.
Galatasaray Spor Kulübü evlere şenlik bir açıklama yaptı: "Ali Kırca kapıdan sorumlu değil."
Kırca'nın güvenlik amiri olmadığını zaten biliyoruz. Bizim merak ettiğimiz:
- Adem Kabayel'in anlattığı olay doğru mudur?
- Kırca aldığı notları kiminle paylaşmış, nasıl bir tepki almıştır?
- Mesleğe kırk yılını vermiş bir gazeteci olarak, meslektaşlarının kulüpteki çalışma koşullarının iyileştirilmesi için nasıl bir çaba harcamıştır, neler yapmıştır?
Kırca emekçilerin savunucusu, basın özgürlüğünden ve şeffaflıktan yana olduğunu söyleyen bir gazeteci. Dolayısıyla biz de bu soruların yanıtlarını bekliyoruz.
Olayın bir başka boyutu da şu: Galatasaray Kulübü'nün Koyuncu ailesine yardım etmek için bazı formüller aradığını duyuyoruz. Takdire şayan.
Bunları gizli tutmak istediklerini de. Bu da anlaşılır. Ama benzer olayların yaşanmaması için ne tür tedbirler alacaklarını merak ediyoruz. Kapının akibeti ne olacak? Güvenlik ve terör konsepti değişecek mi? Basınla ilişkiler yeniden düzenlenecek mi? Nasıl?
Diğer spor kulüpleri için de geçerli olan bu sorunları gündeme getirmeye devam edeceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA