Gazze ateş altında. Türk ve dünya basını da olup bitenleri, kısmen, izliyor. Ancak, olayları aktarırken kullandıkları kelimeler ele veriyor kendilerini. Çünkü algı hegemonyası, tanımlar ve kavramlar üzerine inşa ediliyor. Seçilmiş kelimeleri kullanarak düşünme biçiminizi itiraf ediyor ve okuru benzer biçimde düşünmeye itiyorsunuz.
Türk basınını yakından takip ettiğini belirten Naturei Karta rumuzlu bir okurumuz şöyle diyor:
"Bazı kavramlar yanlış kullanılıyor. Ortadoğu'da bir Filistin sorunu yoktur; İsrail sorunu vardır. Şu an Filistin yurdu, İsrail'in işgali altındadır.
Bu yüzden Yahudi yerleşimciler tanımlaması kullanılamaz; bu kişiler işgalcidir. Yerleştikleri toprağı gasp etmişlerdir. Şu an yaşananları İsrail-Filistin savaşı olarak tanımlamak yanlıştır; çünkü bu bir savaş değil katliamdır. 'İsrail operasyon yaptı' denemez, İsrail'in yaptıkları ancak işgal, saldırı, cinayet, suikast olarak adlandırılabilir. 'İsrail Hamas hedeflerini vurdu' demek işin gerçek yüzünü yani terörü gizlemektir; çünkü hastaneyi, okulu, camiyi hatta plajda oynayan çocukları vurmuştur."
Acılara yabancı basın
İnsel Bakırcı adlı okurumuz yabancı basının bu konudaki masumiyet ve tarafsızlığını sorguluyor, bunun haber yapılmasını istiyor: "CNN muhabiri Ben Wedeman, çocuk ölümlerinin bu kadar fazla olmasıyla, Gazze'deki 14 yaş ve altı nüfusun yoğunluğu arasında bağlantı kurdu. (İzledim, böyle bir istatistikten söz etti.) NBC, Ayman Mohyeldin'in, CNN Diana Magney'nin yerini değiştirdi ama Hamas'ı 'tokatlanmadan akıllanmayan deli bir kadın'a benzeten HBO'nun Bill Maher'i hâlâ işinin başında. Bu mu tarafsızlık? Nerede basın özgürlüğü? Nerede sınır tanımamakla övünen, özgürlük indeksleri hazırlayan gazeteci örgütleri?"
Religulous'un yapımcısı Maher'i mihenk belirlemek onu abartmak olur ama okurumuz haklı. Maalesef, mevzuu İsrail olduğunda basın meslek kuruluşları, Güney Afrika'nın ırkçı 'apartheid' rejimi sırasında beyazların sorunlarına dikkat çekmek üzere kurulan insan hakları örgütlerine dönüşüyor. Buna Türkiye'deki cemiyet ve dernekler de dâhil... Hatta kadın ve çocuk hakları savunucuları da. Öte yandan Filistin'de gazetecilik açısından özgürlükten daha öncelikli bir sorun can güvenliği. Bölgede görev yapan tüm gazeteciler İsrail'in tehdidi altında. Dünya kamuoyundaki giderek artan tepkiye rağmen bu konuda inisiyatif almayan bütün uluslararası kuruluşlar ve meslek örgütleri inandırıcılık ve güvenilirliklerini kaybediyor. Gösteri yürüyüşleri engelleniyor, ifade özgürlüğü yok ediliyor.
Bu süreçte örselenen bir başka mefhum da 'haber değeri' oldu. Gezi ve benzeri olaylar sırasında saatler süren kesintisiz yayınlara imza atan medya kuruluşlarının bültenlerinde Gazze olayları kendisine Ukrayna'da düşürülen uçak kadar yer bulamıyor.
Birkaç istisna hariç yabancı basında durum aynı... Gazze'de sadece yaşlı, çocuk, genç, kadın, erkek siviller değil gazetecilik de ölüyor.
Okurlarımızın pek çoğu Sabah'ın bu süreçte dikkatli, duyarlı ve tutarlı bir yayın çizgisi izlediği kanaatinde. Gelen onlarca mesaj bu yönde...
Sonradan düzeltilen Mesut Özil haberi hariç kendilerine katılıyor, Sabah'ın iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum. Bu önemli meseleyi korkusuz, tarafsız ve doğru bir şekilde ele alıp öne çıkardığı için yazı işlerini kutluyorum.