Konu spor haberleri olduğunda bütün takım taraftarlarını aynı anda memnun etmek zor. Aynı gün Okur Temsilcisi'ne beş farklı takım taraftarından mesaj gelir ve hepsi de Sabah'ın diğer takımlar lehine ve yanlı yayın yaptığını savunur. Ellerine cetvel alıp haberlerin uzunluğunu ölçen ve birbiriyle karşılaştıran okurlarımız bile var.
Üzülerek söylemek zorundayım ki bu eleştiriler nadiren somut ve spesifik bir noktaya odaklanır. Yine de bütün eleştiriler tarafımdan ve Spor Müdürü Murat Özbostan tarafından değerlendirilir.
Geçtiğimiz hafta içinde Murat Özbostan ile oturup bu eleştirileri etraflıca tartıştık. Özbostan taraflılık eleştirilerine katılmıyor: "Muhabir ve foto muhabiri arkadaşlarımızın gün boyunca ter dökerek ulaştırdıkları haberleri, dünyanın dört bir köşesinden gelen haberlerle harmanlayıp okura ulaştırıyoruz. Yüzlerce malzemeden birer tutam koymak yerine, spor gündeminde öne çıkan haberleri lezzetli bir şekilde sunmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken hiçbir takımı kayırmıyoruz. Kimi zaman ateşten bir topa dönen spor gündeminde farklı görüşlere yer veriyor ve taraflara mutlaka söz hakkı tanıyoruz."
Kendisine, Şike Davası sürecinde yöneltilen itirazları hatırlatıyorum. Şöyle diyor: "SABAH Spor, 3 Temmuz sürecinde eşitlik ilkesine en çok dikkat eden gazete oldu. Trabzonspor Kulübü'nün görüşleri de Fenerbahçe yönetiminin açıklamaları da sayfalarımızda yer buldu."
Diğer olaylarda da benzer bir hassasiyet sergilediklerini söylüyor: "Basketbolda Galatasaray ile Fenerbahçe arasında yaşanan kaosu sadece iki kulüp ekseninde değil, federasyonu da işin içine katarak üç farklı pencereden gördük. Geçtiğimiz günlerde Emre Belözoğlu'nun davasında birçok gazete mahkeme kararını yayımlamakla yetinirken biz avukatının görüşüne de yer verdik."
Futbol dışındaki sporlara da yer vermeye çalıştıklarını ve haberleriyle gündem oluşturduklarını söyleyen Özbostan bazı zorluklara da dikkat çekiyor: "İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve spor kulüplerinin kendi medyalarını oluşturması spor gazeteciliğinin alanını nispeten daralttı. Kulüpler, televizyon ve internet siteleri vasıtasıyla 'kendi doğrularını' taraftarlarına sunarken, gazeteciler için aşılması zor, sert, yüksek duvarlar inşa ettiler. Sonuç: Haftada bir gün medyaya açık olan idmanları, yurt dışındaki kampları bile gazetecilere kapatan kulüpler, futbolcuyla röportaj yapabilmek için günlerce cevap vermesi beklenen kulüp iletişim birimleri... Yarıştığı rakibine saygısını yitirmiş yöneticiler ve sahada kaybettiğinde ya da bir transferi bitiremediğinde suçlu olarak medyayı taraftara hedef gösterenler..."
"Niye o kulübün haberi daha çok da bizimki az" diye yakınanlara bunun nedeninin kendi tercihlerinden bağımsız olduğunu söyleyerek yanıt veriyor Özbostan. Kulüplerin iletişim ve gündem belirleme becerilerinin belirleyiciliğine vurgu yapıyor: "14.30'da yaptığınız bir açıklama ertesi gün bütün gazeteler tarafından görülecektir. Ama siz açıklamayı gece yarısı yaparsanız dijital âlemde yayılacak ve bir sonraki gün bayatlamış olacaktır."
Bu hafta sözü savunmaya verdik. Eleştirilerinizi ilerleyen haftalarda değerlendirmeye devam edeceğiz.