Son büyüme verileri, kötünün geride kaldığı umudu kadar geleceğe dair işaretleri de barındırıyor. Görünen o ki ihracat ve tarım, önümüzdeki süreçte, bu alanda göstereceğimiz performansa bağlı olarak daha sık gündeme gelecek.
İhracatın yılın tamamında %7.5'lik büyüme katkısı, sayıları 71 bini bulan ihracatçıların ve ihracata dayalı sanayinin ne kadar kritik öneme taşındığının göstergesi...
Seçim sonrası beklenen yapısal reformların her ne kadar hukuk, vergi boyutu konuşulsa da Türkiye'nin üretimi arttırmaya ve bunu yaparken niteliğe yönelik yatırımlara getireceği teşvikler için ihracatın bu pozitif katkısı son derece önemli.
Hal böyle olunca döviz kurunun önümüzdeki dönemde izleyeceği yol da önem kazanıyor. Ağustos'taki kur atağı ardından gelinen dengede Türkiye, ucuz ve bol döviz döneminde unuttuğu kabiliyetlerini hatırladı.
Bugün bir yandan ihracatın ithalata bağımlılığını azaltacak yatırımlar konuşulurken diğer yandan nitelikli ihracat için ileri teknolojik üretimler gündeme geldi.
Tam da bu noktada seçim sonrası alınacak tedbirler içinde ihracatı teşvik önem kazanacak ve gelecek yıl bu dönemde, ihracatın desteğiyle yükselmiş büyüme rakamlarını konuşabileceğiz.
Tarıma gelince... Her ne kadar zirai üretimde küresel boyutta bir yerimiz olsa dahi ülke olarak potansiyellerimizin gerisindeyiz. Bu açıdan bakınca Türkiye, tarım kartını henüz oynamamış bir ülke.
Son büyüme verilerinde tarım neredeyse yerinde saysa da izlediğim kadarıyla bu alanda çok fazla özel sektör projesi çalışılıyor.
Semeresini 2020'li yıllarda göreceğimiz bilgiye dayalı iyi tarım, uygulamalarıyla büyüme içinde kendine yer açacaktır.
Netice; YEP çerçevesinde ekonomik dengeleme sürecinde ılımlı toparlanmanın ardından ihracat ve daha sonra tarımdaki gelişmeler, arzu ettiğimiz yüksek büyüme rakamlarıyla bizi yeniden buluşturacaktır.