Güney Kore'de 2 gündür bu ülkenin ekonomik mucizesinin dayandığı dinamikleri inceliyorum.
40 yıl önce aynı düzeyde başladığımız kalkınma sürecinde, onları koşturan ama bizi yaya bırakan unsurları araştırıyorum, Seul'den dönünce detaylandıracağım.
Sıkça geldiğim bu ülkede gördüğüm temel farklılık, bilgiye verilen öneme dairdir. Beceriye dönüşen bilgiden söz ediyorum. Bilginin tek başına yetmediği, bilgelik gerektiğinden dem vuruyorum.
Tek beceri ile hayatta kalabildiğimiz günler çoktan mazi oldu. Günümüzde en az 3 farklı kariyerin bir ömre sığacağı gelişmeler yaşıyoruz. Bunun sebebi, giderek daha karmaşık hale gelen üretim, paylaşım ve iş modelleri kuşkusuz...
Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksin... Rahmetli Sakıp Sabancı'nın "48 öğüdü" arasında okumuştum bu ifadeyi... Sabancı, bunu kendi hayatına uyguladı, her şeye sanayici gözüyle baktı, sanayiciliğin de her şeyini bildi.
Kariyer söz konusu olduğunda... Üniversite tercihlerini dünün gözdesi bugünün geçer akçesi ile yapıyorsak, bunun bize etkisi ne olur? Çok değil çeyrek asır öncesine dek 8 milyon farklı mal ve hizmet üreten Türkiye'nin meslekler kodeksinde 8 bin civarında "iş tanımı" vardı.
Bugün ürün ve hizmet çeşitliliğimiz 16 milyona, meslek tanımları da 12 bine çıkmış durumda. Bu sayılar ABD için 24 milyon mala karşılık 32 bin iş şeklinde...
Eğitim sistemi, ihtiyacı kavrayıp buna uygun meslekleri oluşturmada "son derece hantal" kalınca, bu açığı kurumlar "iç eğitim" ile kapatıyor, sertifikasyon okulları gelişiyor... İşsizleri çalışma hayatına kazandırmak için geliştirilen meslek kursları da "dünün iyileri" üzerinden yürütülüyor.
Becerilerden söz açılmışken, belki de en önemlisi çabuk öğrenebilmek... Zira bir şeyin her şeyini bilerek "uzmanlaşmak" gerek şart ise, her şeyin bir şeyini bilerek "ayrışmak", yeter şart oluyor.
Buna da "T modeli bilgelik" deniyor. T'nin dikey çizgisi gibi bir şeyin her şeyini, T'nin yatay çizgisi gibi her şeyin bir şeyini bilmek... Güney Kore modelinde gözden kaçanları aktarmayı sürdüreceğim.