Akbank'ın aldığı 980 milyon $'lık kredinin miktarı kadar zamanlaması da önemli… Ekonomin geçtiği dar boğazdan çıkma sürecinde Yeni Ekonomik Program'a güven duyulmasa, yabancı bankalar imza atmazdı. 2014'ten bu yana yaşadığımız yığınca badireye rağmen, bankalarımıza yabancı güveni, rakamlarla ortada… Geçen yıl tam bu vakitler Londra'daydık. İş Bankası'nın 1,1 milyar $'lık imza töreni sonrası Genel Müdür Adnan Bali, bir noktaya işaret ediyordu:
"Debriyajla gidiyoruz, bankamızın öyle bir iştahı var ki, sermaye versinler sektörü yerinden oynatalım." Buradaki vurgu, sağlanan sendikasyonun, hangi yönde kullanılacağı konusundaki hassasiyetti ve yatırımların, ihracatın finansmanına meyletmesine dairdi. Dünkü sendikasyon için benzer beklenti içinde olmalıyız.
Zira kolay erişilebilen finansman dönemi kapanırken, kredinin aslanın ağzında olduğu bu çağda, kredinin her senti; borcu, cari açığı azaltmaya, ihracat gibi döviz kazandırıcı yatırıma gitmek zorunda.
Bu uyarıyı gerekçelendirebilirim.
Sendikasyon kredisi alabilme ve borcu çevirebilme, Türkiye'ye duyulan güvenin "gerek şartı" olabilir. Fakat "yeter şart" bu güvenin ekonomik faydaya dönüşmesidir. Acaba bunu sağlayabiliyor muyuz?
Sendikasyonu bu amaçla kullanan bankaları özenle ayrı tutarak şunu söylemek mümkün; Toni'nin kredisi Coni'nin cebine gitmesin.
Milli şirketimizin olabildiğince yerli cep telefonları, dörtte bir fiyatıyla vitrinlerde dururken Coni'lerin cebine 7 milyar $, Kim'lerin cebine 6 milyar $ koyduk. Terk edilesi bu alışkanlığı bu krediyle tekrarlamayalım…