Değer üretmeden iş süreçlerini koruyarak varlığını sürdüren nice kurumumuz var. Mesela her birimizin vatandaşlık numarası vardır. Hepimizin elinde sanal dünyaya ulaşacak ya akıllı bir telefon veya bir bilgisayar da vardır.
Fakat sorun, "bugün git yarın gel örgütü; BGYGÖ"nün, kısaca hantal bürokrasinin bitmez tükenmez direnişleri, bugün seni gönderip yarın yine kapısında kuyrukta bekleten "yarın gel" talepleridir.
Mevcut yapı içinde kamunun karar süreçleri, hantal bürokrasimiz yüzünden ağırlaşmış yer yer durma noktasına gelmiş. Özellikle hızlı karar alınması gereken alanlarda göstereceğimiz zaaf, ülkeye fırsat kaybına yol açmakla kalmıyor, küresel arenada geri kalma riskini taşıyor.
Bugün 3.5 milyon memuruyla Türkiye, nüfusa göre kamu çalışanı sayısında yeterli sayılabilirken nitelik açısından bakıldığında "çok daha fazlasına ihtiyaç" duyacak noktadadır. Sorun, memur niceliğinden ziyade nitelik ve ülkeye dağılımına dairdir.
Problem olan, devlet-vatandaş ilişkisinde değişen süreçlere uygun personel rejimine sahip olmayışımızdır. Memurlar gereksizdir demiyorum. Çoğunun görev tanımları ortadan kalkmış olmasına rağmen, hayatta karşılığı bulunmayan kamu hizmetleri(!) üretilmeye devam etmektedir.
Değer üretmeyen iş süreçleri için eskiden gelen kadroları dönüştürmek de kolay değildir. Hal böyle olunca zihinler, memur sayısına odaklanmakta ve her yeni personel alımı, göze batabilmektedir. Çare, yeni bir insan kaynağı ve nitelik odaklı yaklaşımdır.
Ancak bugün Yeni Türkiye'nin yeni bir sistemi var: Başkanlık. Ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim sürecinde sıkça dillendirdiği nitelik sıçraması vaadi var. Zaten ancak bu sayede memurların görev tanımları yeniden yapılabilir, hantallıklar aşılabilir ve artık taşın altına elini koyacak olan üst düzey bürokrasi hızlandırılabilir.