Gün geçmiyor ki Pasifik yüzyılının yakın geleceğine dair rapor, çalışma, kitap, makale yayınlanmasın... Son araştırmalar küresel krizden sonra karmaşada yol alan dünyada Çin'in, "dünya ekonomisinde ana istikrar sağlayıcı ülke olmaya hazırlandığını" söylüyor.
Ancak bu bile, Batı kaynaklı, oryantalist bakış açısının ifadesi. Neticede Washington John Hopkins İleri Uluslararası Araştırmalar Okulu Doğu Asya Çalışmaları Reischauer Merkezi Direktörü Kent Calder imzalı bir rapor...
ABD'nin dünya ekonomisi üzerindeki liderliğinin kâğıt üstünde kaldığı eleştirileri de yine Avrupa veya ABD kaynaklı... Özetle "Batı'nın gerçekliği" üzerinden okunan bir Çin. Oysa nesnel gerçeklik, çok farklı bir yerde ve ne yazık ki bundan Batı'nın da bizim de haberimiz yok.
Sabah Yazarlar Kulübü olarak bir dizi panel için Çin'deyiz... Şanghay ve Pekin'de bu ülkeye Türkiye'yi yakından tanıtmak ve yeni işbirliği alanları geliştirmek için toplantılar yapıyor, düşünce kuruluşları, üniversitelerle buluşuyoruz.
Buraya çeşitli vesilelerle gelir giderim. Araştırdıkça gördüğüm şudur ki, Çin'e dair her ne biliyorsak, Batı'nın elimize tutuşturduğu metinlerden, görüşlerden ibaretmiş. Bu ülke ile tarihi bağlarımızı bize aktaracak metinleri biz üretmemişiz ki...
Hani, oryantalistlere kızıyoruz ya... Türkiye'yi dışarıdan, hem de yabancılaştırma bakışıyla tartıyor, yargılıyorlar diye... Aynısını biz, Çin'e yapıyoruz aslında... Netflix'in Marco Polo dizisindeki Kubilay Han'ı izlerken bu gerçekliği daha net algılıyor, hele ki gelip Çin'de insanlarla yaşadıkça, daha derinden hissediyorsunuz.
Bu köşemin başlığının "öneri- yorum" olduğunu unutmuyor ve öneriyorum: Kamu, üniversiteler, STK'lar, düşünce kuruluşlarımız hatta yeşil pasaport verileceği için pek mutlu olan ihracatçılarımız... Vakit geçirmeden Çin araştırmaları, Çin enstitüleri kuralım, Çin etütleri için buraya gelip yaşayacak ve bize Çin'i bizim zaviyemizden anlatacak projeler geliştirelim.