Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; SETA Vakfı'nın düzenlediği Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu'nda konuşuyor; "Biz burada sistem mücadelesi veriyoruz. Erdoğan'dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak!"
Sorunu teşhiste kişiye takılıp kalmak, çözüm üretemezliğin tanımıdır. İlk bakışta kişi veya kişilere takılıp kalmış, sorunun sistematiğini, sistemin esasını, sorun üreten kavramları ıskalamış olursunuz. Nitekim SETA'nın Cumhurbaşkanlığı Sistemi dünyada nasıl işliyor, Türkiye'de nasıl çalışacak gibi hayati sorulara getirdiği cevaplar, bu açıdan son derece değerlidir.
Muhalefetin sisteme dair güvensizliğinin aslında Cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete olan güvensizlik olduğuna işaret eden Erdoğan'ın dikkat çektiği nokta; her şeye hayır diyen tutum yüzünden hayati sorunların esasını görüşemiyor olmamızdır.
Sistem; sürekli sorun üretiyorsa, bunların sonuçlarını tartışma kolaylığı, geçici rahatlama sağlasa da kalıcı netice üretmez. Bugünkü vesayet odaklı parlamenter sistemin, tamir götürür tarafı kalmamışsa, Türkiye'yi yarına taşıyacak temel dinamikleri harekete geçirecek esaslara odaklanmak gerekir.
Ne kadar devrimci adım atıyor olursanız olun. Dilediğiniz kadar çağdaş çözümler üretseniz dahi, mevcut sistemin köhnemiş çarkları içinde bunları hayata geçiremiyor, geçirseniz dahi istenen verimi alamıyorsunuz.
Karar süreçlerini hızlandıracak, kritik karar aşamalarını daha nitelikli hale getirecek ve milletin demokrasiye sahip çıkmasına daha fazla imkân sunacak yeni sistemi, sorgulamak yerine kafadan reddetmek, işe yaramaz. Yaramıyor da…
Nitekim bu mesele; sözüm ona sahip çıkılmaya çalışılan Cumhuriyet meselesi değil, bu çetin coğrafyada Türk milletinin bekası meselesidir. Sistemin özünü kavramadan hayır diye reddetmek, Türk milletinin bekasına dair olamaz.