İnsanlığa yığınca sorun getiren 2016'dan o kadar yorulduk ki 2017'nin daha iyi bir dünya için başlangıç yapacağına dair umutlar besledik. Ancak Ortaköy katliamı, küredeki şeytanlardan hala kurtulamadığımızı gösterdi bize…
Şimdi yapmamız gereken, onların ekmeğine yağ sürercesine bir diğerimizi suçlamak mı yoksa terör şeytanına karşı daha da kenetlenmek mi? Tabii ki kenetleneceğiz. Fakat köhne zihin yapımızı 2016'da bırakmadıkça terör yine aramızdaki fikir ayrılıklarını ideolojik çatlaklara ve oradan da toplumsal fay hatlarına dönüştürecektir.
Defalarca yazdım, önerdim, terörle topyekûn mücadeleyi söylemden eyleme dönüştürmeliyiz. Her terör saldırısından sonra "kenetlendik" mesajları yerine, bunun "yönetimini" konuşmalıyız.
CHP'li sözcünün katliam sonrası çıkıp "yaşam tarzına saldırı" diyerek olayı yılbaşı kutlamasına indirgemesi gibi eski Türkiye bakış açısından uzaklaşıp, bunun küresel güçlerin Türkiye'ye saldırısı olduğunu kavramamız şart.
İstihbarat zaaflarını en pahalı yöntemle bize gösteren böylesi menfur saldırıların ardından akil adamlarımız ve (gerçekten varsa) terör uzmanlarımızın bu zaafı giderecek yöntemleri bulup çıkarmalı.
Misal "sosyal medyadaki terör destekçilerini sanal ihbar hattına bildirin" önerimi yineliyor ve herkesin takipçi listesindeki sosyal canlı bombaları bildirmesi gereğinde ısrar ediyorum.
Katliam sonrası "geniş güvenlik önlemleri alındı" gibi doğru ama işe yaramaz ezberlerden kurtulmadıkça…
Metni daha önceden piarcıları tarafından yazılmış "telin beyanlarını" medyaya servis etmek yerine herkesin, her kesimin terörle mücadele için ortak gayret sergilemedikçe…
Birliğimizi dirliğimizi riske atan söylemlerden vazgeçmedikçe, daha iyi bir yıl umudu beslediğimiz 2017'ye geçemeyeceğimizi, 32 Aralık 2016'da takılıp kalacağımızı savunuyorum.