Türkiye'de çok güçlü şirketlerimiz ve bunların son derece yetkin kurumsal iletişimcileri var. Her biri kendi markasını yöneten, itibarını koruyan ve bu alanda yüzlerce başarıya imza atan kadrolara sahibiz.
Darbeci haydutları tepeledik ama FETÖ'nün dışarıdaki kolları, algı operasyonları, olumsuz söylemler, yalanlar ve iftiralar ile Türkiye markasının itibarını zedelemek için saldırıya geçmiş durumda.
Bu süreçte şirketlerimiz yabancı medya kuruluşlarına ilan vererek ülkede olan biteni anlatmaya çalışıyor.
Ancak bu, gerekli olsa da yeterli değil. Yeter şart, kamu ve ekonomi diplomasisi yanı sıra dışarıdaki dezenformasyonla bire bir mücadele olmalıdır. Lobicilikten tutun da toplantılara, yerinde ziyaretler aracılığıyla adam adama markajdır.
Bunu, bakanlıkların ya da kamu kurumlarının kadroları yapamaz. Bu, basın müşaviri veya resmi iletişim dili ile sağlanamaz. Mademki en yetkin kurumsal iletişimcilerimiz özel sektördedir, o halde bu uzmanlarımıza görev düşmektedir.
Türkiye markası tehdit altında iken kendi şirketinizin markası değersizleşir. Önceliğimiz Türkiye markasının itibarını yönetmek olmalıdır.
Genelde şirketlerimizin kredi itibarının, ülke notunu aşamaması gibi...
Kamu Diplomasisi Koordinasyonu, özel sektörümüzde zaten var olan bu yetkinliğimiz üzerinden FETÖ'nün iftira ve karalamalarına karşı projeler talep edebilir, yönetebilir, uygulayabilir. Hangi mesajın, kimler üzerinden, hangi hedef kitleye ve hangi kanalla ulaştırılacağını, en iyi onlar bilir.
Acilen genel çağrı yapıp, gönüllülük esasıyla, Türkiye'ye karşı bu itibar infazlarına karşı koyacak iletişim timi oluşturulmalı ve şirketlerimiz en yetkin kurumsal iletişimcilerini bu time dâhil etmelidir.