En güçlü yasa dahi ona insanlar destek vermiyorsa, işe yaramıyor. Bu trafikten çalışma yasalarına dek böyle... Ceza, gerek şart olabilir ama yeter şart, insanların zihnini bu yasalara hazırlamaktan gelir.
İş güvenliği, her felaket sonrası gündeme gelen ve haftasına kalmadan unuttuğumuz uygarlık özrümüz... Adındaki algı, insandan ziyade işyerini korumaya yönelik gibi duruyor.
Oysa işin özü hayat güvenliğidir ve işe hayat veren de zaten patronu dâhil, çalışanıdır. Bu yüzden iş değil hayat güvenliği diyorum ve bu alanda çok ciddi zihinsel sorunlarımız var.
Mühendislikte bir kural vardır: "İnsanı eğitemiyorsan, malzemeyi eğit." Kemer kullanmaya eğitemediklerimiz için otomobiller eğitildi. Fakat bizim iş güvenliğini "herkesin başına gelebilir ama bana bir şey olmaz" algısı yüzünden biz malzemenin dahi kafasını karıştırmayı başardık, kemer alarmı susturucusu ürettik, sattık, satın aldık, taktık...
Kurnazlık yerine kemer taksak, hem alarm susar hem de emniyetli sürüş ile hayata bağlanırız. Tıpkı iş güvenliği yasasıyla önerilen tedbirler gibi... Misal iş kazalarının üçte birinin yaşandığı inşaatlara gelen yeni standartlar gibi... Eğer bunları benimser isek şantiye ölümleri ve yaralanmaları son bulacak.
Kendi çevremde nice yetim tanırım ki babası inşaattan düşüp ölen... Tedbirsizliği sadece inşaat sahibine de bağlamak doğru değil. Hayatından birinci derecede sorumlu olan işçinin de yüksek standart ve ileri güvenlik farkındalığı ve tedbir talebi olmalı. Biliyoruz ki tedbirsizlik ölüm riski taşır ve ölüm sağlığa zararlıdır.