Dünya ölçeğinde projeler oluşturacak bir yapıya dönüşmek lâzım... Bu sözler, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na ait ve doymuş burjuvaziye odaklanmak yerine yeni zenginlik alanlarına yönelmenin avantajını anlatıyor.
Bulunduğu düzeyden memnun olmayanların yaptığı da budur zaten; öyküyü değiştirmek... Dünyaya söyleyecek yeni şeyler bulmak, halkının buna inanmasını temin edecek coşkuyu var etmek... Şu anda her ikisi de bizden uzakta görünebilir. Ancak bir kez kafaya konulduğunda, yapılamayacak şey yoktur.
Büyümeyi hızlandırırken istihdamı genişletmek ve bütün bunları yaparken enflasyon ile cari açığı aşağı çekmek, zor zanaat gibi görünebilir. Ancak küresel dertleri hesaba kattığınızda, bunları sorundan dahi sayamazsınız.
Giderek kutuplaşan dünyada Çin'in ilk kez tökezliyor olması, AB'nin 1.3 trilyon Euroluk parasal genişlemeye rağmen durgunluktan çıkamayışı ve etrafımızı saran ateş çemberi içinde terörün kararttığı ufuklar...
Yetmiyor, YÖK'ünden finansal sisteme dek köklü reformlar gerektiren iç yapımızı nicelikten niteliğe dönüştürecek zihin haritamızdaki zorunlu değişiklikler... Hepsi, iki temel dinamik üzerinde ilerleyebiliyor ancak güçlü inanç ve hızlı karar alabilme yetisi...
Bu da bizi seçimlerde güçlü bir hükümetin zorunluluğuna götürüyor. Kayıp Yıllar 1990'larda bütün dünya koşarken bizim rölantide kalmamız, zayıf karar vericiler ve kalitesiz karar süreçleri idi. 13 yıldır güçlü hükümet ile aldığımız yol, ortada...
7 Haziran seçimlerinde tek parti sonucu çıkmadı fakat bu durum bizim güçlü hükümet ihtiyacımızı ortadan kaldırmadı. Koalisyonun kabiliyetinden daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuz bir dünyaya uyanacağız 2 Kasım'da ve seçim sonuçları bize, sonraki adımlarımızın kararlılığını gösterecek.
Ya havanda su dövmeyi seçeceğiz ve bunun için elekle su taşıyacağız. Ya da karar süreçlerini "cesur ve yeni dünya" için uygun hale getireceğiz. Uygun hal ancak ve ancak güçlü, kaliteli karar verici hükümetle olabilecek.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun...