Birleşmiş Milletler Sosyal Fayda zirvesi için New York'tayız... 2030'ların şimdiden tasarlandığı bu ve benzeri kalkınma programlarında, yeni hedefler belirleniyor, yeni güçler devreye alınıyor ve yeni teknolojiler, yarını şekillendirmek için tartışılıyor.
Türkiye bu noktada yarına dair seçimini bir kez daha gözden geçirmek ve geleceği şekillendirmede kritik hale gelen alanlarda farklı rekabet alanları tesis etmek zorunda... Tam da bu noktada Dünya Ekonomik Forumu'nun 2015-16 Küresel Rekabet Raporu geliyor elime.
Türkiye, makroekonomik ortam ve kurumsal yapılanmadaki bozulma sonucu 140 ülke arasında altı basamak gerileyerek 51'inci sıraya
düşmüş... Ülkemi küresel ölçekte sıralayan bu gibi araştırmalara daima tedbirle bakarım fakat bu raporlarda son derece faydalı ipuçları bulabilirim.
Son raporda dikkatimi çeken; ülkelerin büyümedeki yavaşlama ve yüksek işsizlikle mücadele etmek için verimliliği ön plana almaları gerektiğidir. İkinci husus, rekabet gücünü artırmadaki başarısızlığın; durgunluk ve diğer şoklara karşı dayanıksız hale getirdiği gerçeğidir. Son olarak inovasyonu destekleyenlerin eninde sonunda kazandığına dair İsviçre, Singapur ve ABD örnekleri dikkat çekicidir.
Bizdeki sorun, 140 ülke arasında pazar büyüklüğünde 16'ncı sırada olmamıza rağmen kurumsal yapılanmada 75, altyapıda 53, sağlık ve ilköğretimde 73, yükseköğretim ve işbaşında eğitimde 55, emtia piyasalarında 45, inovasyonda 60, işgücü piyasalarında 127, makroekonomik ortamda 68 ve mali piyasaların gelişmişliğinde 64'üncü sırada olmamızdır.
Peki, rapor bize ne diyor: Bana göre 3 hayati şey: 1- verimliliği artır, 2- işbirliği ve işbölümünü geliştir, 3- icat çıkar, yeni büyüme öyküleri bul.
Netice: Dünya bizi beklemiyor ve iç gündemimiz, yarının dünyasını kaçırmamıza mazeret olamaz.