Sloganı "dünyaya özgürlüğü yaymak" olan Freedom House'un Türk Medyası Raporu tezinden ziyade yöntemiyle de gündemimize oturdu. Özgürlük Evi anlamındaki ABD merkezli sivil toplum örgütü, Türkiye'yi "kısmi özgür" kategorisinden "özgür değil" sınıfına dahil ediyor medyamızı yerden yere vuruyor.
Hapisteki gazeteci sayısından Türk medyası yapısına dek her başlıkta "önyargılarla" dolu raporun hazırlanma yöntemi, içeriğinden büyük skandal niteliğinde. Freedom House, Türkiye bölümünü gönderdiği adamının, kafa dengi Türk gazeteciyle sohbetine dayandırmış.
Sözüm ona "saygın" bir sivil toplum örgütü, medya gibi tartışmaya açık alanda, saha araştırması, ölçümleme, sorgulama veya anket yapmıyor, bir Türk gazetecinin kanaatlerini "bilimsel" kimlikle küresel arenaya takdim edebiliyor.
Bu yöntem ilkel ama "yeni" değil. IMF, Dünya Bankası daTürkiye'yi karalamak için "bilimsel maske" kullanarak aynı davranışı gösterebiliyor.
Türkiye'ye gönderdikleri birkaç bürokrat, burada birkaç kafa dengi bankacıyla konuşuyor, "77 bin kişilik finansal cemaatin" kaygılarını, 77 milyonun gerçeği gibi yansıtıyorlar.
Ya büyüme tahminini düşürüyor veya "kriz kapıda" goygoyculuğu yapıyor, bunu da Financial Times gibi gazetelerde yayınlayıp karar vericileri etkiliyorlar.
Daha bu hafta FT editörü "biz de onlara inanmıyoruz ama yazıyoruz" diye itiraf etmişti.
Finansal tiranların sorun yaşadığı ülke yönetimlerini karalamak için böylesi yöntemlere başvurduğu artık biliniyor. İtibarları da giderek ayaklar altına seriliyor. 17 Aralık sürecinde medyasından ekonomisine dek "algı operasyonu" yürütülen Türkiye'nin pozitif durumu ortada…
(*) "İt ürür kervan yürür" atasözümüzün İngilizcesi ne ola ki? Freedom House nasıl tercüme ederdi!