Çelişerek gelişme, bu olsa gerek... Kimi "nimeti" alıp külfeti öteleme kurnazlığında. Kimi de işini, ülkesini büyütme gayretinde... Aynı anda aynı coğrafyada, yan yana...
Merkez baskılara dayanmak yerine, kolayı seçer faizi artırır. Banka "fırsat bu fırsat" deyip kredilere yüklenir. Uyanık ithalatçı, çıldırtılan kurdan gelen maliyeti anında müşterisine yansıtır. Hele rantiye yok mu en cevvali onlardır ve rantlarında muhtemel azalmaya asla izin vermezler.
Hal böyle olunca 17 Aralık operasyonu ile ekonomiye binen külfet, bunu bir sonrakine aktaramayacakların sırtına kalır. Oysa reel kesim üretmek, büyümek, ihraç etmek zorundadır ama feryatları genelde arada kaynar, gider...
Ekonomiye sabotaj sürecinde algı yönetiminin etkisi, "beklentilerin düşürülmesi" sonucunu doğurdu. Öyle ki dün gelen sanayi üretimine dair müjdeli haberi "beklentilerin üzerinde" diye tanımladık. Oysa ekonomiye giydirilmeye çalışılan deli gömleğine sığmadığımız ortada iken...
Savunma sanayimizin atılımını "İtalya'nın tahtına talip" olacak düzeye taşıyanlar da bu coğrafyada yaşıyor. Aynı faiz denizinde aynı döviz kısıtlarında ve aynı ekonomi tehdidi altında "külfeti kendi dışına ötelemek" yerine, ihracatımı nasıl 1.4 milyar $'dan 2 milyara çıkarırım derdinde...
17 Aralık operasyonunun giderek azalan etkisini her geçen gün ve her gelen yeni veri ile daha güçlü hissediyoruz. FED'in muhtemel tahvil azaltım programını bahane edip Merkez'in Para Politikası Kurulu'ndan "ek artış" talep edenler türedi bile. Ancak üretici, sanayici, reel kesim, yatırımcının beklentisi faiz azaltımı yönünde... Merkez'in de üzerine düşeni yapma zamanı gelmedi mi?