Karadeniz'de sular ısınıyor, Kırım'da sıcak çatışma ihtimali, Ukrayna'da Rus varlığı... Geçen yüzyılda cihan savaşına doğru giden gerilim adımları da bu coğrafyalardan başlamıştı. Küresel ekonomide 11 Eylül'den bu yana en büyük gerilim olarak kabul edilmesi, işin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Bizi çok yakından ilgilendiren bu gelişmenin muhtemel etki, sonuç ve tedbirlerini çalışan düşünce kuruluşumuz var mı? Bilmiyorum. En azından Türkiye ekonomisi üzerindeki Kırım etkisinin bugünden itibaren incelenmesi, bilimsel disiplinle ele alınması şart.
FED'in karıştırdığı finans piyasaları, 17 Aralık operasyonu, Merkez'in fahiş faiz artırımı ve sonrasında tapelerle gelen katastrofik ortamda bugün Ankara'da kritik bir toplantı var. 59 sektör temsilcisi, TOBB'un "Sektörel Ekonomi Şûrası"nda "5 dakikada, 5 sorun, 5 çare" yöntemiyle 10 saat çalışacak.
Ben bu toplantıyı, son derece önemsiyorum zira sektörün kendi sorunlarını çalışıp geldiğini varsayıyor, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan yalnızca "devlet bizim sektöre yardım etsin" demenin ötesinde fikir geliştirdiklerini umuyorum.
Bugün 7'ncisi yapılacak şûranın öncekilerinde manzara şuydu: "Sektör zorda, devlet baba yardım etsin." Vergi indirsin, teşviki artırsın, borç silsin, faiz affetsin, kısaca bizi kurtarsın... Ancak şimdi durum farklı...
Ekonomiye suikast girişimi ve Kırım gerginliği artık denklemdedir ve 59 temsilcinin "beni kurtar" demenin ötesinde "nitelikli fikri" olmak zorundadır. Misal aralarından bazıları çıkıp "biz sektör olarak ekonomiyi kurtaracak çare ürettik" diyebilir ve bu bizi üzmez.
Sektör temsilcilerinin "ağlaya ağlaya zengin olma" alışkanlığını bir kenara bırakıp, FED'in, faizin, kurun, küresel krizin ve Kırım'ın gölgesinde "Türkiye'yi önceleyen" çare talebimi yineliyorum.