Önce Gezi gerginliği ardından 17 Aralık operasyonu ile "yatırım yapılabilir" notumuzun hayrını göstermediler bize... Burada bizim eski kötü alışkanlıklarımızın da etkisi var.
Ekonomiyi itibarsızlaştırma girişimlerine rağmen Anadolu, yabancı yatırımcı kaynıyor. Geçen hafta TÜMSİAD İstanbul'da, İranlı belediye başkanları ve işadamlarını ağırladı. Başkan Dr. Hasan Sert "30 milyar $'a koşan" iş hacminden söz ediyordu.
17 yılını "yatırım yapılamaz" vadisinde geçirdikten sonra "yatırım yapılabilir" hale gelince bizim de farklı alışkanlıklar geliştirmemiz şart oldu. Mesela sıcak paraya mahkûm olmamak için dış finansmanı daha verimli kullanma disiplini...
1 milyon $'a ayda 50 bin $ ödeme zorunluluğumuz gerilerde kalsa da birileri hâlâ bu zihin yapısıyla hareket ediyor ve farklı, yeni yatırım türleri aramıyor.
Notu kırık iken ucuza kapatılan şirketlerimizin, yurtdışı evlilik ve ortaklıklarda, başlık parasının arttığını biliyoruz. Spekülatif taliplerin afra tafrası düştü, Türk şirketlerinin itibarı tırmandı.
KOBİ'lerimizin (küçük) artık OBİ (orta ölçekli) hale dönüşmesinin zamanı geldiği ortada... Küçük olsun benim olsun anlayışının limitlerine tosladığımızı idrak etsek iyi olacak. Bu idrak, değer zincirinde daha nitelikli üretime geçişi anlatır. Eski Türkiye'de ısrarın anlamı yok.
Neticede KOBİ'ler, "talibim çıktı, yaşasın" diye sevinebilir fakat Yeni Türkiye'nin "değerini bulan" şirket evliliklerine ihtiyacı var. Siz bakmayın bizi itibarsızlaştırıp şirketlerimizi ucuza kapamak isteyenlere...
Belki de akılcı olan, küçük hisse satışlarıyla başlamak ve Türkiye'nin artacak değerine paralel olarak şirketlerimizin ederi üzerinden evliliklerini sağlamaktır.