Avrupa Birliği ile 22'nci fasla erişen flörtümüz, bu yolda alınacak mesafenin "daha da uzayacağı" kanaatini uyandırıyor. Tam üye olmadığı halde gümrüklerimizi bütünleştirişimiz ise artık zarar yazmaya başlayan başka bir olgu...
Başmüzakereci Egemen Bağış arkadaşımız Dilek Güngör'e "Gümrük Birliği'nin revize edilmesi için Avrupa Komisyonu ile görüşmeler yapıldığını" söylüyor. Bu AB'nin kapısında tam üyelik bekleme yerine aktif politika değişikliğine de işaret ediyor. Yerindedir...
İşler daha da uzayacaksa fasıl sayısını artırmak yerine belki de Gümrük Birliği'ni, AB-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması'na dönüştürme sürecine girmek daha akıllıcadır. Burada sorun, hangi durumun ülkeye ne kazandırıp ne kaybettireceğini henüz çalışmıyor olmamızdır.
Tamam, Gümrük Birliği'ne üye olmasaydık, Avrupa'nın 6'ncı, dünyanın 16'ncı ekonomisi olamazdık. Fakat tam üye olmadan gümrük birliğinde olmak Türkiye'nin zararına yazmaya başladı. Üstelik malları serbest ama tüccarları bağlı yapısıyla vize belası, acil sorun haline geldi.
AB ile bir yandan 22'nci fasıl başlaya dursun, bizim anlı şanlı ekonomi STK'larımız, şu vize sorununu kendine dert edemez mi?
Misal 1 milyon 600 bin işletmenin her yıl en az 10 bin lira ödediği 360 odamız içinden, TOBB, İTO gibi geniş bütçeli ve yüksek temsil gücüne sahip STK'lar, Avrupa'da vize davaları açamaz mı?
Yöneticileri vizeden muaf diye üyelerinin konsolosluk kapılarında rezil olmasına göz yuman STK başkanlarımıza sesleniyorum: Türkiye ile AB arasında tam üyelik için 22'nci fasıl açıla dursun, siz de Türk iş insanı için "vize faslı" açın.
Vize utancını başımıza biz açtık, bu beladan kurtulmak da bizim boynumuzun borcu... Vize için kaçıncı faslı baharı bekliyoruz ki?