Türkiye yabancı yatırım çeken bir ülke... Krizde dahi bunu başarabilmiş ve küresel ekonominin "güvenli liman" listesinin ilk 10'una girebilmiş. Bugün, yabancı yatırım çekebilmek için var gücümüzle uğraşıyoruz. Başbakanlık Yatırım Destek Ajansı "invest in Turkey" projesi tam gaz sürüyor.
Ancak bir yandan da Türkiye'nin kendisi yabancı sermaye olmuş durumda... Türk sermaye gruplarının yurtdışı üretim noktaları artıyor. Küresel üretici durumundaki 5 ve üzeri tesis sahibi 11 Türk grubumuz var. 20'den fazla ülke, 120 fabrika ve irili ufaklı 300'den fazla iş...
Bölgesel güç olmak için yalnızca yabancı sermayenin cazibe merkezi olmak yetmiyor. İlk 10 ekonomi arasındaki ülkelerin davranış modelini de benimsemek gerekiyor. Bu model, sermayesini vergi cennetlerine götürmek değildir. Bu model, küresel üretim merkezlerinde yer almak, civar coğrafyalara yatırım yapmaktır.
Bu durum, farklı ve yeni bir zihin yapısıdır. Türkiye'de kazandığı parayı, az vergi ödemek için yurtdışındaki bankalarda tutmak, ihtiyaç duyduğu sermayeyi bu bankalardan ülkeye getirip bizim borç hanemizi şişirmek, "eski normal" idi. AB ve G20 ülkelerinin de gayretiyle bugün vergi cennetleri cazip olmaktan çıkıyor.
Kamu borçlanma sorununu çözen ve bütçe açığını hızla kapatan Türkiye'de özel sektör borçları, dikkat çekici boyuta varıyor. Varlık barışı ile beklenen sermaye girişleri de yeterli değil. Birileri "cepten cebe kredi" alışkanlığını sürdüre dursun küresel Türkler, farklı coğrafyalarda girişimci, yatırımcı olmaya başladı bile.
İlk 10 ekonomiye yürüyüş koridoru, kurnaz tacir olmaktan değil, küresel Türk olmaktan geçiyor. Doğrudan yabancı yatırımlarımıza ben bu gözle bakıyorum.