Kültür en büyük belirleyicidir. İstediğiniz kural, yasa, teşvik veya cezayı getirin; eğer bu tohumların serpildiği toprak (kültür) uygun değilse, umulan hasat gerçekleşemiyor.
Farklı olana tahammül geliştirmeden farklı düşünmenin kaynak sorununu çözseniz dahi yol alamıyorsunuz. Mesela en modern Ar-Ge teşvikini bu hükümet çıkardı, yetmedi aktarılan kaynağı milli gelirin %1'ine yaklaştırdı ama araştırdığımız halde geliştiremiyoruz. Zira kültür icat çıkarana tahammül edemiyor.
'Öteki'ne hoşgörü noktasında Osmanlı'nın tebaası olanlara sunduğu din, vicdan özgürlüğünü içselleştirdiği için büyüyebilmişti. Bugün mütekabiliyet olsun, zengin turiste 5 yıl ikamet vizesi olsun, yasa çıkarmanın ötesindeki adımları da şart koşuyor. Büyük ülke olmak, milli gelirde ilk 10'a girmekten ibaret değildir ve cazibe merkezi haline geldiğinizde başka milletlerden insanlar, akın akın gelecektir.
Osmanlı onlara ibadetlerinden özel hukuk hükümlerine dek özgürlük sundu ve arkasında durdu. Eğitimleri, ailevi ihtiyaçları ve dinlerini yaşamada olağanüstü saygı gösterdi. Bizim de yabancıya göstereceğimiz "hoşgörü" kurumsallaşmadıkça, yasasını çıkarsak dahi, kalıcı faydaya erişmemiz söz konusu olamaz.
Bunun için de önce kendi içimizde "yabancılaştırdıklarımızdan" işe başlamalıyız. Kendinden başkasına tahammülü olmayan yapıların siyaseti de STK'sı da işletme kültürü de ancak bu kadar olabiliyor. Yönetim kurulunda "yabancı" bulundurmayı dahi şirketinde "Truva atı" barındırmak sanan bir kültürde yaşıyoruz.
Ötekileştirmeye mahalle düzeyinde son vermedikçe yabancıya vize versek dahi onları kalıcı komşu yapamayacağız.