Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Plan ve sadakat!

Türk Kültürü'nde Yönetmek kitabında Acar Baltaş'ın yerinde bir tespiti var: Batı dillerinde "vefa", "hatır", "gönül" kelimelerinin karşılığı yoktur. Çünkü bu dillere kaynaklık eden kültürlerde bu kavramlar yoktur. Buna karşılık "vizyon", "misyon", "strateji", "plan" kavramlarının karşılığı da bizim dilimizde bulunmaz. Bizim geleneğimize göre "kervan yolda düzülür", "istim arkadan gelir".
Koca kitap boyunca Baltaş'ın söylemeye çalıştığı, ithal süreç ve ölçütleri olduğu gibi kullanarak değil, bunları kendi kültürünün tarzına ve dokusuna uyarlayıp hayata geçirerek kazanılacağı... Bizim dilimize yeni yeni girmeye başlayan "plan", ithal vizyonları, emanet misyonları ve bir yere götürmeyen stratejileri bir kenara bırakırsak, bana göre en sorunlu alanımızı tanımlıyor.
Görünüşte planı o derece ciddiye aldık ki, bunu devletin en üstüne taşıdık, kaya gibi Devlet Planlama Teşkilatı'nı kurduk. Sovyet Gosplan hayranlığımız döneminde DPT, başbakanların arka ofisi gibiydi. Ama Rahmetli Özal hariç, buraya uğrayan olmadı.
Peki onlarca yıl, yüzlerce uzman, binlerce rapor ve milyonlarca kaynağı gömdüğümüz DPT neyi başardı? Her biri ateş tuğlası büyüklüğünde, asla gerçekleşmeyen, 5 yıllık planlar... Her yıl en az aslı kadar "neden işe yaramadığını" anlatan mütemmim cüzleri de cabası...
Türk kültüründe plan yapılmaz. Önce eylem yapılır, sonra planlanır. Bizde plan bir yol haritası değil, olup biteni geçmişe yönelik anlamaya çalışma gayretinin belgeleridir. Leviathan'dır, buyrukçudur, uysa da uymasa da vaaz edendir. Tutmaması, plancıların değil, bunu becerip uygulayamayanların (!) suçudur.
Ülke bu planlardan çok çekti. Türkiye'nin dinamizmi kendi kahramanlarını yaratmış, Anadolu Kaplanları, 28 Şubatçıların dahi hedef tahtası olduğu halde plancıların algı alanına girmemişlerdi. Türkiye'yi okuyamamışlar zümresi, Cumhuriyet'in işe yaramaz kurumlar galerisinde yerini alsa bile hâlâ "planlama" üzerinden toplumun aklını karıştırdıkları için, ortadan kaldırılmaları gerekiyor.
Bakanlığın "10 Yıllık Kalkınma Planı" hazırladığı gerçeği, "bunun 5 yıllıkları bir işe yaramadı, şimdi çiftesi mi geliyor?" kaygılarımı alevlendirdi. Gerekçem "kalite ve insan" odaklı bu planların, zaten insan ve kaliteyi çözmüş uluslar karşısında Türkiye'ye "öncellik" sağlamayacağıdır. Sanayi şöhret olunca tarımdan kurtulmayı planlayan, dışa açık büyüme gelince yerli malını silkeleyen, bilişim moda olunca "ben de isterem" türküsü söyleyen hep bizim plancılar olmuştur.
Geçmişi anlamaya çalışmak plan değil tarihtir. Bugünü kavramaya çalışmak da plan değildir. Plan, yarının dünyasında Türkiye'yi pozisyonlayıp buna varacak adımları tasarlamak ve daha da önemlisi bu adımlara "sadık" kalmaktır. Yayınlandığı gün eskiyen, uygulamanın ilk günü "revize" edilen belgeden plan olur mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA