Kamuda işlerin "hantal", özel sektörde ise "yolunda" gidiyor oluşu, artık işe yaramayan bir ezber... Kayıp Yıllar dediğim 1990'larda "doğru" olan bu tez bugün, yeniden sorgulanmaya ihtiyaç duyuyor.
Genel kabul, özel sektör ve serbest piyasanın, her ne yapıyor ise bunu kamu kesiminden "daha akıllı" ve "daha etkin" yaptığıydı. Ancak son krizde küresel çapta, son 10 yılda da Türkiye'de işlerin "sanıldığı gibi" olmadığını gördük.
Bundan 10 yıl önce katıldığım KİT'leri yeniden düşünmek konulu çalıştaylarda, nitelikli ve vizyon sahibi KİT yöneticileri ile "geleceği" tartışıyorduk.
Son 10 yılda "her şeyin en iyisini bilen ve yapan" özel sektörde neler oldu peki? Kalite, yenileşim, rekabet avantajı, markalaşma gibi fiyakalı kavramlarda, çoğu özel sektörün "döküldüğüne" tanık olduk. Hele ki küresel krizin dinamiklerinden yola çıkarak vardığımız sebeplerle, özel sektörün etik çerçeve ve hesap verebilirlik noktasından "ölümcül zaaflar" taşıdığını anladık.
Türkiye için söylüyorum; bugün özel sektör KİT'leri reforma muhtaçtır. Bir zamanlar ülkenin sırtına asalak olan "KİT arpalıkları" gibi bugün, küçük ortağını dolandıran, müşterisini kandıran, ülke kaynaklarını israf eden, insan kaynağını harcayan "özel sektör arpalıkları" oluşmuştur.
Dünün borçlusu KİT'lerin yerine bugün ülkenin toplam borçlarının üçte ikisi özel sektöre aittir ve ülke kefaletinde bu borçların selameti açısından da özel sektörün hem reforma hem de denetlenmeye ihtiyacı vardır. Yeni Ticaret Kanunu, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel kültür değişimleriyle, bunu sağlamayı amaçlıyor.