Sigortacıları mercek altına alan yayınlarımıza tepkiler sel gibi oldu. Genel katkı; "yalnız benim başıma geliyor sanırdım, meğer herkes aynı durumda" cümlesiyle özetlenebilir.
Bir avuç suiistimalciye geçit vermeme bahanesiyle, dürüst poliçe müşterisini "zan" altında bırakan ve risk gerçekleşince "bin dereden su getiren" sigortacıların bu tutumu, sektörün hızla duvara çarpmak üzere olduğunun işareti.
Dün kısaca yazdım; en geniş kapsamlı poliçeyi satın alsanız dahi, hastaneye yolunuz düştüğünde (her nasıl oluyorsa) sizin başınıza gelen hastalıkların neredeyse tümü, kapsam dışında kalabiliyor.
Misal poliçede yazsa dahi prematüre doğum yaptıysanız, kapsam dışısınız.
Misal ameliyat olduğunuz için sigorta şirketiniz sizi kovabilir.
Onlara sağlam adam lazım. Primini "aksatmadan" ödeyecek fakat "kaza geçirip" veya "hastalanıp" sigorta şirketlerine sorun(!) çıkarmayacaksınız. Bu, mümkün müdür? Sigorta zaten bu beklenmedik olayların aktüeryal matematiği değil midir? İşini etik ve adil yapan çok az sayıdaki sigorta şirketini özenle ayrı tutarak, bize gelen şikâyet ve kendi gözlemlerim üzerinden konuşuyorum ve görüyorum ki temel sorun hiç değişmiyor; poliçe oyunlarıyla müşteriyi dolandırmak. Özellikle de poliçenin kapsam ve dilini karmaşık hale getirerek insanların kafasını karıştırmak...
Nitelikli dolandırıcılık dememin sebebi bu. Oysa sigortacılar bu ifadeyi yalnızca suiistimalciler için kullanıyor.
Halbuki en büyük suiistimal; bizzat sigorta şirketleri tarafından poliçe oyunlarıyla gerçekleşiyor.
Önerim, poliçe mağdurlarının şikâyetiyle yüklü ceza ödemelerini gerektirecek bir mekanizmanın kurulmasıdır.