Küresel krizin en dramatik dönüştürme alanlarının başında ulus devlet kavramı geliyor. 100 yıl öncesinde Büyük Savaş ile ortaya çıkan "uluslararası" kavramı, 2'nci Büyük Savaş'ın ardından ekonomik kurumlarını da doğurmuştu.
Bugün son kullanma süresi geride kalmış IMF, Dünya Bankası ve türevi kurumların beceriksizliği, yöneticilerinden değil, bunları var eden temel dinamiklerin giderek işlevini yitirmesinden kaynaklanıyor.
Ulus devletin bir ötekiyle ilişkileri üzerine serpiştirilmiş bütün kavramların yerini yavaş yavaş ulusların üstündeki kurumlar alıyor. Dünya Ticaret Örgütü, bu "supranational" yapılanmanın ilk örneği. 20 yıl önce çok taraflı yatırım anlaşması önerisiyle (MAI) finans ve yatırım odağından "cihana" nizam vermeye kalkmıştı. Küresel Kapitülasyonlar diyebileceğimiz bu yapı, 90'lı yıllarda tartışılmış, tahkim gibi kavramları güçlendirmişti.
Krizler, yeniliklerin doğumevidir. Son krizde finansçıların "tiranlaşması" ve karşıtlarını doğurması; (Wall Street Protestocuları) bir tesadüf değil. Tuhaftır bundan 3 yıl önce şirket iflaslarının konuşulduğu dünyada bugün ülke iflaslarını tartışıyoruz. Yetmiyor, Euro gibi küresel paraların da iflası gündeme gelebiliyor.
Dün Standard&Poor's (S&P) Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) kredi notunu negatif izlemeye almakla kalmadı, kurumun "AAA" olan uzun vadeli kredi notunu 1-2 puan düşürebileceği uyarısında bulundu.
Kendi evi ABD'nin notunu düşürünce bizzat Başkan'ın gazabına uğrayıp CEO'sunu değiştirse dahi, ulus devlet ile uluslarüstü kurumların, daha sık çatışır olduğunu gördük.
Bana göre bu durum; gücün el değiştirme sürecinden başka bir şey değil. Düne kadar kendi sınırları içinde at koşturan uluslar artık, uluslarüstü yapıların "yaptırımlarıyla" karşı karşıya. Aynı gezegeni kullanıyoruz gerekçesi, karşısında durulması zor argümanlar doğuruyor.
Çevreyi kirleterek üretim yaparsan, tepene biniyorlar. Karbon salınımının hesabını veriyorsun. Yağmur Ormanları'nın sahibi Brezilya olabilir ama kullanımına uluslarüstü kurumlar karar veriyor.
Yakın geleceğin, ulusların kendi aralarındaki geleneksel çatışmaları kadar; "ulus devletler" ile uluslarüstü kurumların "güç el değiştirmesi" mücadelesine sahne olacağını söylemek, artık kehanet olmayacak.