Yerli marka otomobil dedikçe, bunu "yerli malı takıntısı" sananlar çoğunlukta... Bize ait bir markanın dünya yollarında dolaşmasını "ilkel bulanları" dahi gördük bu süreçte...
Oysa dediğimiz, Türkiye'nin otomotivde daha fazla katma değer üretecek döneme geçmesidir.
Aslında bu, OSD'nin raporunda alt alta yazdığı "yüksek fatura" rakamı değil. Bu bir ruhtur ve yandaki haberde yansıtılan yarım asır önce bunu başaranların olağanüstü enerjisidir. Sadece sermayedar ile bu iş olmaz. Girişimci "yeter şart" ise (ki bulunabilir) "gerek şart" yerli markaya inanmış bir ruhtur.
Bunu şundan söylüyorum; siz teknoloji olarak hazır olabilirsiniz. Fakat katma değerin "ana ağırlığını" oluşturacak teknolojiyi eğer siz üretmiyorsanız, anahtar teslim fiyatından size düşen pay, yetersiz kalır.
Marka sizin olsun olmasın, bir otomobil fabrikasının 4 temel parçası olan kaporta, kalıp, motor ve yürüyen aksam içinde, sizin geliştirmek zorunda olduğunuz en önemli parça motordur.
Bizim ODTÜ, Yıldız, İTÜ, önemsiz alanlarda dünya klasmanıyla övünedursun, kendi motorunu üretecek öğrencileri yetiştirme zihniyetinden çok uzak.
TÜBİTAK ise bilimi öylesine destekliyor ki, şimdiye dek bir icat çıkarmamış olması, tamamen tesadüften (!) ibaret...
TÜBA'nın tek derdi, kaç adet ATM bilimcisini kendisinin yönettiği...
Prototip üreten KOBİ'leri desteklemek yerine, köstekleyen bürokrat...
Yerli marka çevreci oto üretimine yer arayan girişimciye, fabrika arazisi "meradır" ve "burada sana oto yaptırtmam" diyen bakanlıklar...
Başbakan'ın aradığı babayiğit, bu ruh olmadan bulunabilir mi!