CHP Kurultayı'nda Genel Başkanı dinliyoruz; "Türkiye'nin binlerce sorunu varsa CHP'nin de binlerce çözümü vardır."
Binlerce sorunlara verilen örneklere bakınca, yoksulluk ve özgürlük noktasında yoğunlaşıldığı görülüyor.
Önemli sorunların önceliğinde ise yoksulluğun karşısına özgürlüğün konulduğu aşikâr. Özgürlük odaklı sorunların "önceliği" tartışılmaz. Doğrudur. Özgürlük yoksa, gerisini arama.
Fakat özgürlük "gerek şart" olsa da "yeter şart" değildir. Yeter şart, özgürlükler ortamında yoksulluğun giderilmesidir.
CHP Kurultayı'nda benim dikkatim, özgürlük kadar, yoksulluğun giderilmesi yönündeki cümlelerde idi. Yoksulluğun giderilmesi; "ekonomik gelişme, kalkınma ve refahın artışına dair" topluma yeni zenginlik alanları umudunu tanımlıyor.
Binlerce sorun içinde "pastayı büyütmek", hiç de alt sıralarda yer alacak kadar önemsiz olamaz.
Genelde "sosyal devlet" tanımıyla Kılıçdaroğlu'nun diline gelen bu sorunların özünde; "adil paylaşım" kaygısı ağır basıyordu. Sosyal devletin "sadaka dağıtan devlet olmadığı" tezi, beraberinde kaynak yaratma mühendisliğini de zorunlu kılıyor.
Pastayı büyütmeye yönelik dinamikleri geliştirmeden adil paylaşıma dair söylemler, kısa vadede "umut" verse dahi, bir sonraki adımda "güven" için yeterli olamıyor.
Süresi sınırlı bir Kurultay'da, "41 başlık altında" sunum içinde, doğal olarak bütün sorunlara yer verilmemiş olsa da Kılıçdaroğlu'nun, ekonomiye daha fazla yer vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Mazottan ÖTV'yi kaldırmak, Aile Sigortası gibi spesifik örneklerinden yola çıkarak Kılıçdaroğlu'nun "yeni zenginlik alanları yaratma" veya "işsizliğe çare" gibi daha genel ve son derece hayati konulardaki yaklaşımlarını merak ediyorum.
Yoksulluğu gidermeden özgürlük taleplerini tırmandırmak yetmiyor. Tıpkı pastayı büyütme ışığını vermeden adil paylaşım umudunun yetmediği gibi.
Seçime doğru CHP; ekonomideki kendi tezlerini toplumla paylaşmak zorundadır.