İki soru ile başlayalım; 1- İskenderiye Feneri'nin Gürcistan'da işi ne? 2-Batum gibi mevsimi 2 ay olan şehirde otel açılır mı?
Aslında bu iki soru, küreselleşmenin şekillendirdiği dünyada güç kullanımının yeni formunu anlatmada bize yol gösterebilir.
Nurol, Türkiye'nin saygın firmalarından biri. İnşaattan enerjiye, savunmadan finansa dek yarım asra yakın süreden beri faaliyet gösteriyor.
Ankara'daki Karum ve Sheraton ile otel işleri de var.
Gürcistan'ın Batum şehrinde, İskenderiye Deniz Feneri'nden esinlenmiş dev bir otel hizmete soktular.
Başbakan'ın da katıldığı açılıştayız. 220 odalı ve 80 milyon dolarlık otel, Gürcistan ekonomisi için önemli bir yatırım.
Öyle ki, açılışa katılan Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Nurettin Çarmıklı'nın adını, kentin en görkemli caddelerinden birine verdiğini açıklıyordu.
İran'dan uranyum takası sorununu çözmüş, oradan Azerbaycan ile ikili görüşmeleri tamamlamış Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İskenderiye Feneri'nin Batum'daki otel formunun açılış töreninde, kulağındaki tercüme cihazından Saakaşvili'yi dinliyor; "Sayın Başbakan, evinize hoş geldiniz..."
Gürcistan, aşina olduğumuz bir coğrafya. Başta Karadeniz olmak üzere Anadolu'nun pek çok yerinde Gürcü asıllı yurttaşlarımız var.
Başbakan da bölge insanı. Ve bu yatırımla birlikte Gürcistan'ın ekonomik kalkınmasını ivmelendiren Nurol'un kurucuları da Batum'a 50 kilometre mesafedeki Arhavi kökenli.
Batum Sheraton'un, (bir zamanlar dünyanın 7 harikasından biri olan) efsanevi İskenderiye Feneri formu, yeşil Batum'a farklı bir hava vermiş.
Eskiden beri bölgenin turizm merkezi olan Batum, böylesi bir abide yatırım ile bölgesinde farklı bir rekabet avantajı yakalayabilecek.
Açılışa Türkiye'den gelen eski-yeni pek çok bakan, milletvekili, işadamı profiline bakıyorum. Gürcistan'da bizlere gösterilen özene dikkat ediyorum ve bu da beni ikinci soruya getiriyor; Karadeniz gibi turizm mevsimi dar bir lokasyonda, Sheraton neden otel açsın?
Aslında bu sorunun cevabı, Türkiye'nin yakın gelecekte akacağı mecranın da güzergâhında saklı.
Ekonomi ile politikanın iç içe geçtiği dünyada, ülkeler arasındaki ilişkilerin, dışişleri kadrolarının tekelinden çıkıp, işadamları ve firmaların dinamizmlerine de ihtiyaç duyduğunu görüyoruz.
Başbakan; "Gürcistan'a ve bölgeye ekonomik destek sürecek" derken, Batum'un farklı bir zenginlik alanının giriş kapısı olduğunu fark ediyorsunuz.
Olaya, kaç ay güneş var veya yüzde şu kadarlık doluluk oranından bakmak yerine, yeni iş ve ilişki imkânlarının kuluçkası olarak değerlendirmek, daha vizyoner bir yaklaşım olacak.
İşbirliği öyküsünü Başbakan'dan dinliyoruz; "gelin birlikte havaalanı yapalım ve ikimiz de kullanalım."
Nitekim bu farklı ve cesur öneriye "evet" diyebilme özgüvenini gösteren Gürcistan yönetimi, Batum Havaalanı'nı mümkün kılabildi.
Dünyada başka bir örneği yok
Aslında bu durumun dünyada başka bir örneği yok ve Trabzon Havalimanı'na yolcu kaybına yol açmış durumda.
Neticede Gürcistan artık Trabzon'u kullanmıyor.
Fakat toplamda Türkiye, daha geniş coğrafyada yeni zenginlik alanları yaratma yolunda son derece önemli bir adımı atmış oluyor.
Son bir soru; Gürcistan'a verilen bu desteğe dair olacak: Türkiye, neden Gürcistan'ı cazip ülke haline getirmeyi ister?
Ya da Cumhurbaşkanı Saakaşvili'nin sözleriyle "daha çok Türk işadamı bekliyoruz" talebinin altında yatan dinamik nedir?
Batum'da George Bush'un yanı sıra ikinci yabancı olan Nurettin Çarmıklı'nın adının ana caddeye verilmesi de yine aynı dinamizme işaret ediyor.
Dizileri 42 ülkede seyredilen, parası civar ekonomilerinde de aranan, vizelerini kaldırma sürecindeki Türkiye, bölgedeki gücünü "birlikte kazanma modelleriyle" artırıyor.
Bu süreç bazen, bir halk müziği sanatçımızın türküsü, bazen dışişleri bakanımızın gayreti, bazen Başbakan'ın bir çıkışı ve çoğu kez de Nurol örneğinde olduğu gibi bir işadamımızın yatırımlarıyla gelişiyor.
Oturduğu yerden "ağlaya ağlaya zengin olma" yolunu seçenlerimiz, yeni ekonomik düzenin ve politik arenanın dinamiklerini bir de Batum üzerinden okumalı bence.