Yaklaşık beş yıl önce yerli otomobil girişimi proje safhasındayken, bu işe umutsuz ve alaycı yaklaşan birçok insan vardı. "Teknolojinin yeni sektörleri yükselttiği bir çağda artık otomobil üretmenin önemi kalmadı. Kamu eski tip sektörlere kaynak aktararak vergi gelirlerini çarçur ediyor. Plan yaparız ama iş üretime geldiğinde sonunu getiremeyiz. Amerikan, Alman, Japon ve Kore devlerinin domine ettiği bir piyasada biz araba satamayız..." gibi ezberlerin arkasına sığınarak yerli otomobil projesini küçümsüyorlardı.
Aşağılık kompleksi ile kendi ülkesinin üretim tecrübesine ve beşeri sermayesine güvenmeyen, her konuda çok bildiğini düşünen ama hayata dair hiçbir gerçek icraatı olmayanları kastediyorum. Çok şükür Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü iradesi, ilgili bakanlıkların projeye dört elle sarılması, beş "babayiğit" şirketin elini taşın altına sokması ve kurulan ehil ekibin çabalarıyla Türkiye'nin yerli otomobil hayali TOGG ile gerçeğe dönüştü.
FIRSAT PENCERESİ
Küresel ekonomi, Sanayi Devrimi'nden bu yana her 40-50 yılda bir büyük teknolojik dönüşümler yaşar. İçinde bulunduğumuz dönem de sanayi ile teknolojinin birbirini derinden etkilediği radikal bir dönüşüme sahne oluyor.
Yeni dönüşümün kendini en çok hissettirdiği alanların başında otomotiv sektörü geliyor. Otomotivde üretim yapısı çok ciddi bir değişim içerisinde. Elektrikli motor ve otonom sürüş gibi teknolojik değişimler, sektörü yeniden şekillendiriyor.
Bu gibi teknolojik dönüşümler, geriden gelerek sektöre giriş yapmak isteyen oyuncular için bir fırsat penceresi sunuyor. Hantal davranan ve yeniliklere direnen firmalardan ziyade esnek bir yapıya sahip ve yeniliklerden korkmayan firmalar, otomotiv sektörüne ağırlıklarını koyacaklar. Sektörde elektrikli araçların dönemi başlıyor.
En muhafazakâr senaryoda bile 2030'da elektrikli araç satışlarının yıllık bazda 26 milyona yaklaşması bekleniyor. Sektörde kartların yeniden karıldığı bir dönemde TOGG ile beraber Türkiye büyük bir atılım gerçekleştirdi. TOGG önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak küresel fırsatları yakalamak için kritik bir rol oynayacak.
***
HAKSIZ REKABETE CEZA
Rekabet Kurumu, Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi sosyal medya devlerini bünyesinde barındıran Meta'ya yaklaşık 347 milyon TL'lik ceza kesti. Meta'nın kendi bünyesindeki sosyal medya platformlarından topladığı verileri bir araya getirerek online reklam pazarındaki mevcut rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırdığı ve hatta pazara yeni rakiplerin girişini engellediği tespit edilmiş. Özetle, Meta'ya bu ceza, insanlardan bedavaya topladığı veriler sayesinde piyasada haksız rekabete yol açtığı gerekçesi ile verilmiş. Teknoloji şirketlerinin sicili bu konularda temiz değil. Birkaç gün önce de Hindistan, Android mobil işletim sistemi üzerinden piyasadaki pozisyonunu kötüye kullandığı gerekçesiyle Google'a yaklaşık 162 milyon dolar ceza kesmişti. AB'nin de Amerikalı teknoloji şirketlerine benzer gerekçelerle milyar dolarlık cezalar verdiğini hatırlayacaksınız.
VERİ ZORBALIĞI YAPIYORLAR
Bazen bu şirketlerin sunduğu platformları ve hizmetleri kendi isteğimizle kullanıyoruz. Bazen de iş hayatımızın bir gereksinimi olduğu ve(ya) çevremiz kullandığı için bu şirketlere mecbur kalıyoruz. Teknoloji şirketleri zaten bu ağ etkisi (network effect) sayesinde güçleniyorlar. İstemeseniz de sırf başkaları kullandığı için siz de bu ağa kendinizi kaptırıveriyorsunuz. Bize bedava hizmet veriyorlarmış gibi bir algı oluşturuyorlar. Ama aslında durum tam tersi. Biz onların müşterisi değil, veri kaynaklarıyız. Çok içimize sinmese de "kabul ettim" seçeneğini işaretleyerek bedavaya bu şirketlere özel verilerimizi kendi elimizle veriyoruz. Onlar da bu veriler sayesinde rakiplerini engelleyerek tekelleşme eğilimine giriyorlar. Reklamlar sayesinde milyarlarca doları cebe indiriyorlar. Adeta veri zorbalığı yapıyorlar.
Ürettikleri şeyin ne derece faydalı bir teknoloji olduğu ve ekonomik gelişmeye ne kadar katkı sağladıkları ise büyük bir soru işareti.