Türkiye ekonomisi zorlu bir süreçten geçiyor. Bunu kimse inkâr edemez. Ama bir taraftan da ekonominin çarkları dönmeye devam ediyor. Satın alma gücündeki gerilemeye rağmen, iç talep bir şekilde ayakta kalmayı sürdürüyor. Salgın döneminde ertelenen talebin devreye girmesi, kredilerdeki artış ve enflasyona karşı hanelerin kendini koruma aracı olarak tüketim harcamalarını öne çekmeleri gibi etmenler, iç talebi bugüne kadar diri tuttu. Küresel koşulların zorlaştığı bir dönemde Türkiye, gelişen ülkeler içerisinde ihracat gelirlerini artırmayı başaran nadir ülkelerden biri oldu. 12 aylık toplam ihracatımız 250 milyar dolar sınırına dayandı. Rusya'nın Ukrayna'ya askeri müdahalesi turizm sektörünü zorlasa da Türkiye 2022'ye dair 42 milyon turist ve 35 milyar dolar turizm geliri hedeflerini revize etmedi. 2022 yılı Ocak-Mayıs döneminde Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 207.1 oranında artış kaydetti.
İç talep, ihracat ve turizm sayesinde istihdam artıyor, işsizlik rakamları geriliyor. Yüzde 14.1 ile salgın dönemindeki zirvesini gören işsizlik oranı Nisan 2021'den sonra düşüş trendine girmişti. Bu hafta açıklanan Mayıs 2022'ye ait verilere göre, işsizlik oranı yüzde 10.9'a indi. Ağustos-eylül dönemine kadar işsizlik oranı ılımlı seviyelerde düşüşünü sürdürebilir. Sonrası için ise bazı riskler var. Kredi mekanizmasını soğutmaya dönük olarak son haftalarda atılan politika adımlarının iç talebin ateşini söndürmesi bekleniyor.
Küresel ölçekte yaşanan gelişmeler, sonbahardan itibaren küresel büyümenin iyice yavaşlayacağına işaret ediyor. Bunun da ihracat ve turizm kanalları üzerinden Türkiye ekonomisine yansımalarını görebiliriz. Dolaysıyla, iktisadi faaliyetin gidişatına dair senaryolar dikkate alındığında, özellikle yılın son çeyreğinde istihdamı korumanın ve işsizlik oranının en azından yatay bir seyir izlemesinin oldukça kritik olacağı anlaşılıyor.
EURO/ DOLAR TEPETAKLAK
PARİTE tahmini yapmak iktisatçıların en çok zorlandıkları meselelerden biridir. Zira döviz kurlarını etkileyen çok fazla bilinmeyen/ öngörülemeyen faktör var. Bunlardan birisi dahi gözden kaçtığında tüm hesaplar şaşabiliyor. Çoğu zaman pariteye dair tahminde bulunmak fal bakmaya benzer. O yüzden birçok iktisatçı parite tahmini yapmaktan kaçınır. Döviz kurlarının orta ve uzun vadeli trendini analiz etmek bilimsel açıdan daha değerlidir. Sözü fazla uzatmayalım, sadede gelelim. Euro/dolar paritesinin 1'i ne zaman göreceğine dair uzun zamandır piyasalarda bir merak vardı. Faldaki 'üç vakit' geldi ve parite 1'e geldi. Peki, salgın döneminde 1.2'yi aşan euro/dolar paritesi nasıl oldu da bu kadar düştü?
Fed, yüzde 10'a yaklaşan enflasyon sonrasında para politikasını beklenenden daha hızlı sıkılaştırmaya başladı. AB de enflasyondan muzdarip. Ancak, Euro Bölgesi çok farklı ekonomik yapılara sahip ülkeleri içinde barındırdığı için Avrupa Merkez Bankası (ECB), enflasyonla mücadelede Fed kadar agresif hareket edemiyor. ECB'nin faizi negatiften sıfıra çekeceğini ima etmesi bile Avrupa tahvil piyasasını karıştırmaya yetti. İtalya gibi yüksek kamu borcuna sahip ülkelerde tahvil faizleri bir anda sıçradı. Sonuç olarak, Fed reaksiyon alırken ECB'nin beklemede kaldığı bir noktada dolarının euroya karşı değer kazanması normal.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgale soyunması, Avrupa ekonomisini zorlayan bir başka faktör. AB ülkelerinin Rusya'ya uyguladığı yaptırımların dozu artınca Moskova yönetimi buna karşılık olarak doğalgaz vanalarını sırayla kapatmaya başladı. AB bir şekilde Rusya'ya enerji bağımlılığını azaltmaya çalışsa da bu hiç kolay bir iş değil. Bu kış Avrupa için zor geçecek. Enerji arzındaki problemler Avrupa ekonomisini yavaşlatacak. ABD için de resesyon riski masada; ancak ABD'nin enerjideki sıkıntıları AB'ye kıyasla az. Bu durum da euro karşısında dolara destek veriyor. Doların güçlenmesi AB için enflasyon açısından sıkıntılı. ABD'den ithal edilen ürünlerin kurdan dolayı pahalılaşması Euro Bölgesi'nde enflasyonu körükleyebilir. Öte yandan güçlü dolar, Amerikan şirketlerinin dış rekabette işini zorlaştıracağından ötürü ABD'de ekonomik büyümeye zarar verebilir.
Mevcut koşullar altında doların kısa vadede güçlü konumunu sürdürmesi beklenir. Euro/dolar paritesini orta ve uzun vadeli trendini ise bazı kritik hususların seyri belirleyecek. Eğer AB enerjide Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmayı başarabilirse, bu durum euronun hanesine büyük bir artı yazar. AB küresel ısınmaya karşı yeşil dönüşümü gerçekleştirme yolunda ABD'den daha istekli ve kararlı. AB'nin yeşil yatırımlarda ABD'nin önünde ilerlemesi gelecek yıllarda euroya destek olabilir. Gelelim euronun aleyhine işleyebilecek hususlara. Avrupa ülkelerinin hızla yaşlanması ekonominin geleceği ve euro açısından büyük bir handikap. Dijitalleşme ve yeni nesil teknolojilerde Amerikan şirkleri Avrupalı rakiplerine kıyasla daha başarılı. Bu avantajın korunması orta ve uzun vadede doları güçlendirir. Çin ile ekonomik olarak baş etme noktasında ABD'nin AB'ye oranla daha fazla donanıma sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu da doların euroya karşı gelecekte elini güçlendirebilecek bir avantaj olarak sayılabilir.