CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Trump'ın Gazze'nin geleceğine yönelik skandal açıklamalarına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı "suskun kalmakla" eleştirdi.
Ana muhalefet partisi olan CHP bir yana, sıradan bir muhalif bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Filistin konusunda eleştirecekse daha dikkatli davranır. Önce kendi partisinin hem bugüne kadar söylemlerine bakar, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin meselesinde toplum tarafından nasıl bilindiğinin farkında olarak cümle kurar.
Bırakın Türkiye'yi ve İslam coğrafyasını, dünyanın herhangi bir yerinde sokaktan sıradan birini çevirseniz ve "Filistin davasına bugün dünyada en çok sahip çıkan lider kimdir?" derseniz kolaylıkla "Erdoğan" cevabını alırsınız.
Hatta soruyu sorduğunuz kişi, bu cevabı vermekle kalmayıp Erdoğan'ın "one minute" çıkışından başlayarak Filistin'e nasıl sahip çıktığını somut örnekleri ile anlatır.
CHP'nin yakın dönemde Filistin meselesine nasıl baktığı ile ilgili benzer bir soru sorasınız, genel başkan dahil bir çok CHP'li siyasetçinin Hamas'ı "terör örgütü" olarak gören açıklamalarına atıfla cevabınızı alabilirsiniz.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel şöyle düşünmüş olabilir: Şu an CHP içinde adaylık tartışması dahil farklı krizler var. İktidarı öyle bir yerden eleştireyim ki, parti içi tartışmalar biraz perdelensin. Bu düşünceden hareketle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en hassas olduğu konuların başında Filistin meselesi var... Buradan bir eleştiri getirdiğimde yeni bir gündem oluşabilir...
Aslında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en hassas olduğu konu ile kendi üstündeki parti içi baskıyı azaltmayı hedeflemesi bile çelişkisini ortaya koyuyor.
Daha önce farklı yazılarda değinmiştim. Bir kez daha vurgulamakta fayda var. Siyasette inandırıcılığın kazanılması zordur. İnandırıcılık ve sahicilik uzun dönemli bir siyasal mirasın inşasını gerekli kılar.
Toplum, siyasetçilerin vaat, söylem ve eleştirilerini izler. Karşılaştırma yapar. Kendine göre iyiyi kötüden ayırt eder.
İktidar, toplum tarafından değerlendirilirken değişkenler fazladır. İktidarın sadece söylemlerine bakmaz. Aynı zamanda icraatlarına da bakar.
Muhalefetin ise toplum nezdindeki itibarı, iktidara yönelik sahici eleştirisi ve inandırıcı politika önerileri ile şekillenir. Bu bağlamda, muhalefetin inandırıcılık ve sahicilik konusunda yerinin tespiti, hangi konu da nasıl bir eleştiri getirdiği ile doğrudan ilgilidir.
Bugüne kadar, CHP ve diğer muhalefet partilerinin inandırıcılık ve sahicilik erozyonuna uğradığı konuların başında, dış politika ile ilgili aldığı tutumlar geliyor. Bu tespit, diğer alanlarda bu sorunları yaşamadığı anlamına gelmez.
Muhalefet, dış politika konularında söz söylerken, hassas davranmıyor. İktidar karşıtlığı yapacağım derken, maalesef çoğu zaman Türkiye karşıtlığına savruluyor. Bunu, Mavi Vatan, Libya, Karabağ, tezkere izni, sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele, Türkiye'nin farklı ülkelerdeki askeri varlığı gibi bir çok somut başlıkta gösterdi.
Genel Başkan Özgür Özel, Gazze konusunda iktidarı sıkıştıracağını düşünüyorsa yapması gereken, iktidardan daha çok Filistin meselesine sahip çıkmasıdır. Trump'ın Gazze'nin geleceği ile ilgili son açıklamalarını öyle bir yerden ve sert şekilde eleştirmeli ki, iktidarın bu konudaki hassas olan tabanında karşılık bulsun. Ama Özgür Özel böyle imkanı varken, bunu yapmak yerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "suskun kalmakla" eleştirdiğinde inandırıcılığı aşınıyor. Sahicilik yitimi ile karşı karşıya kalıyor. Gazze konusunda da, çoğu zaman batılı bir ülkenin siyasetçisinin gerisine düşüyor.
CHP'nin ve Genel Başkan Özel'in, Erdoğan'ı Gazze konusunda eleştirmesi, siyasette sahicilik ve inandırıcılık sorunun nasıl oluştuğuna iyi bir örnektir.