Mazlum Filistin halkının haklı davasının yanında olduğunu tüm dünyaya güçlü bir iradeyle göstermek üzere Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, TBMM'de birlikte konuşma yapmaları için davet edilmişti. Davetin zamanlaması önemliydi. Soykırımcı İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde yapacağı konuşmayla aynı güne denk getirilmişti. Gece gündüz zaman farkından dolayı, Haniye ve Abbas daha önce konuşmuş olacaktı.
Türkiye'nin Abbas ve Haniye'yi birlikte davet etmesi, Filistin'in geleceği açısından "birlik görüntüsünün güçlü bir şekilde verilmesi" içindi. Ancak söz konusu davete icabet tam zamanında gerçekleşmedi. Haniye suikasta uğradı. Abbas, bölgesel bazı aktörlerin tavrı nedeniyle başta bu davete icabet etmekte gönülsüz davrandı.
Bu gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, biraz da sitem ederek "Davet ettik ama gelmedi. Bekliyoruz, bakalım gelebilecek mi? Gelir veya gelmez ama biz Filistin halkının, Filistinli kardeşlerimizin adına zaten söylenmesi gerekenleri her yerde, her toplantıda dile getiriyoruz" açıklamasını yaptı. Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde yaptığı açıklamaların içeriği ve alkışlanması, İsmail Haniye'nin suikasta uğraması ve Erdoğan'ın çıkışının ardından Abbas, üzerinde oluşan baskının da bir sonucu olarak Türkiye'ye gelme kararı aldı.
Meselenin önceki safahatını bir tarafa bırakmak gerekir. Abbas, TBMM'de önemli bir konuşma yaptı. Filistin halkının tamamını temsil edip etmediği tartışması bu konuşma ya da davet üzerinden yapılmamalıdır. Önemli olan, Filistin halkının ve davasının güçlü bir şekilde TBMM'de özel bir oturumla tekrar tüm dünyaya duyurulmasıydı. Bu amaç da başarıldı. Siyasi partiler Meclis'teki oturuma iştirak ettiler. Abbas'ın konuşmasını bazıları ayakta olmak üzere birçok kez hep birlikte alkışladılar. Bir kez daha vurgulamak gerekirse konuşmanın içeriği önemliydi.
Haniye suikastı sonrası belki de yeni bir meşruiyet sorunu yaşamamak için Abbas'ın, Meclis'teki konuşmanın içeriğine özel ehemmiyet verdiği anlaşılıyor. Bu bağlamda, Abbas'ın bugüne kadar aşina olunan diplomatik konuşmalarından farklı bir içerik ve üslupta konuşması önemliydi.Haniye'nin ruhu için Fatiha okumaya davet etti. Yine Haniye ve çocuklarının şehadetlerden sonra söyledikleri, "Canımız/ kanımız Filistinlilerin canlarından daha değerli değildir" açıklamasının aynısını Abbas, Meclis'te "Benim hayatım Gazze'deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir" diyerek tekrar etti.
Abbas'ın konuşmasında, "Hayatıma mal olsa bile tüm Filistinli kardeşlerimle birlikte Gazze'ye gideceğim, sonra ebedi başkentimiz Kudüs'ü Şerif'e de yöneleceğim" minvalindeki açıklamalar Filistin'de birlik vurgusunun verilmesi açısından dikkate değerdi. Konuşmasının birçok yerinde birlik ve toprak bütünlüğü vurgusunu öne çıkaran hususlar vardı. Filistin halkının tüm bölgeyi kontrol altına almak isteyen siyonist harekete karşı savaştığını söyledi. Gazze şeridi, Kudüs ve Batı Şeria'nın bağımsız bir Filistin devletini oluşturan tek bir birim olduğunu vurguladı. "Topraklarını parçalayan hiçbir çözüme evet demeyeceklerini" bu bağlamda sözlerine ekledi.
ABD'ye İsrail'e olan desteğinden dolayı "veba" benzetmesi yapması, yine savaşı durdurmak yerine veto yetkisini kullanmasını eleştirmesi, Abbas'ın daha önceki açıklamalarından ayrışan bir içerikteydi. Türkiye, Abbas'ı TBMM'ye davet ederek Filistin konusunda dünyadaki duruşunu en net şekilde bir kez daha gösterdi. Abbas'ın kürsüde dile getirdiği hususlar önümüzdeki günlerde gündemin ön sıralarında olacak. Dünyada Filistinlilere yapılan katliama yönelik duyarlılıklar tekrar öne çıkacak. Özellikle tüm Filistinlilerle birlikte Gazze'ye gitmesi yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Filistin'in birliğinin sağlanması açısından söylediklerini hayata geçirmek için adım atması hâlinde olumlu anlamda yeni gelişmelere kapı aralayabilir.