Her yılbaşı bir çelişki aslında. Ölüme bir sene daha yaklaşırken yaşamak için umutlar taşımak yeni yılların özelliği galiba... Bu vesileyle -hak edenlere- sağlıklı, huzurlu, mutlu, bereketli ve başarılı seneler dileyerek devam edelim.
Sonra... O sıcak soruyla başlayalım:
"Nerede kalmıştık?"
9 yıl 9 ay önce... Elimize bir çerçeve tutuşturuldu. Hem aceleci mutabakat vaadi içeriyordu hem de bizatihi siyasi iradenin başı olarak Sn. Tayyip Erdoğan tarafından da sahiplenilmemişti. İfadeler ilk bakışta fiyakalı ama arka planı itibarıyla öyle bir çırpıda kabul edilecek türden değildi.
Terör örgütü silah bırakacak diye İmralı terminolojisiyle deniyordu ki...
Demokratik siyasetinin içeriği tartışılmalı,
Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutları tanımlanmalı,
Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri sağlanmalı,
Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi kurulmalı,
Kimlik kavramı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayış geliştirilmeli;
Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve millet, demokratik ölçülerle tanımlanmalı;
Demokratik hamleleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa yazılmalı...
***
Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına başlamışken terörden arındırılmış Türkiye Yüzyılı iddiası için hepimizin gözü kulağı bir daha İmralı'da idi. Belli ki bir süre daha öyle kalacak.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, PKK terör örgütünü lağvetmesi kaydıyla İmralı'ya araladığı kapı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da açılınca yeni paradigma değişimi önce "Cumhur İttifakı duruşu" olarak başladı, ardından "devlet olgunluğu" olarak gelişti ve "millet projesine" dönüşmesi için siyasi görüşme trafiği hızlandı.
DEM Parti adına Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'in katıldığı, Ahmet Türk'le genişlemesi muhtemel İmralı temaslarından ümitli olmak da mümkün, "yoğurdu üfleyerek yemek" de!
Neden?
1-İmralı, narsist bir karakter ve son şansını "fırsatçılığa çevirmeye" fazlasıyla müsait bir figür!
2- "Türk-Kürt kardeşliğinden" dem vursa da yeni süreci, "demokratik bir dönüşüm için çok kıymetli kılavuz olacak" diye nitelendirmesi bile etnik temelli arayışta olacağının ilk göstergesi.
3- Belki erken ama... Örgüte tek ve açık mesajını vermeden, ilk açıklamasında doğrudan TBMM'yi işaret etmesi de kamufle bir anlatım biçimi. Elbette nihai ve mutlak adres TBMM. Lakin Meclis'e değinilmesi önden yüklemeli düzenleme beklentisinin, örgüte son verilmesinin ön şarta bağlanacağının taktik ifadesi.
4- Kandil'e, terör örgütünün Suriye uzantısı Ferhat Abdi Şahin ve türevlerine sözünü ne kadar dinleteceği de bir muamma. Ki bu noktada ABD-İngiltere faktörünü, haliyle İsrail'in güvenliği üzerine kurulu bölgesel hesapları, yapay devlet arayışlarını da her an akılda tutmak gerekecek!
5- Ve Selahattin Demirtaş'a yapılan Avrupa ağırlıklı stratejik yatırımların bu denkleme nereden, nasıl, ne kadar dahil olacağı da ihmal edilmemeli.
Özetle...
Sn. Erdoğan ve Sn. Bahçeli'nin "Terörsüz Türkiye Asrı" için tarihi inisiyatif, risk ve sorumluluk aldığı, TBMM'nin gövdesini dahi taşın altına uzatmaya hazır göründüğü bu ortam kuşkusuz desteği hak ediyor. İş ki samimiyet ve güven zedelenmesin, Türkiye Cumhuriyeti ile pazarlık yapmaya veya taviz koparılmaya tevessül edilmesin!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Okan Müderrisoğlu | Terörsüz Türkiye Yüzyılı... Ama nasıl?